Aşik Şenlik’e etkisi olan Hasta Hasan`in

ÂŞIK ŞENLİK’E ETKISI OLAN HASTA HASAN`IN SÜRGÜNDEKİ

 AKRABALARINDAN DERLENMİŞ MELZEMELER

Ali Şamil Hüseyin oğlu,
Azerbaycan Milli Bilimler Akademisi
Folklor Enstitüsü başkanının
uluslararası ilişkiler danışmanı

Âşık Şenlik`ten söz açan araştırıcılar Ahıska-Çıldır Âşık okulunun ünlü üstatlarından olan Hasta Hasan`a mutlaka değinirler. Maalesef gerek Türkiye`de, gerekse de Azerbaycan`da Hasta Hasan’la ilgili yazılanlar yeterli değil. Bunun sebebi araştırıcılarımızın dikkatsizliğinden çok, Sovyetler Birliğinin yetkililerinin 1944 yılında Ahıska’da yaşayan Türklerin Kazakistan Cumhuriyetine sürgün edilmesi olmuştur.

Daha ünversite öğrencisiyken, 1973 yılından Hasta Hasan`ın, Âşık Şenlik`in şiirlerini derlesem de, konu ile ilgili makaleler yayınlatsam da ekonomik nedenlerle ben de uzun zaman sürgün bölgesine, Kazakistan`a gidemedim. Kafkasya’dan ve Türkiye`den derlediğim belgelerde ise bir yetersizlik görüyordum. 2007 yılında Almatı`da düzenlenen sempozyuma katılmam Talkar`a gitmeme, Hasta Hasan`ın halen daha sürgünde olan torunlarını bulmama ve onlardan önemli malzemeler derlememe imkan verdi.

Kazakistan Cumhuriyetinin en doğu bölgesi olan Talkar ilçesinde yaşayan Hasta Hasan`ın soyundan olanlardan şiirler ve malzemeler araştırmalarımıza bir zenginlik katıyor. 

 Sovyetler Birliğinin sürgüne gönderdiği Ahıska Türklerinin bır kşsmı yollarda gıda yetersizliğinden, soğuktan öldü, beleligle, özellikle somut olmayan kültürümüz kayboldu.

18. yüzyılın sonları 19. yüzyılın başlarında Ahıska`nın Levis köyünde yaşamış Hasta Hasan Yunus Emre, Gurbani, Gövheri, Tufarhanlı (Duharhanlı) Abbas, Karacaoğlan, Hasta Kasım, Molla Penah Vagif, Molla Veli Vidadi vb. etkilendiği gibi Âşık Garani, Çildırlı Hoca İrfani, Âşık Usta Polat gibi ünlü âşıklarla atışmış, şiirinde Çöllü İsmayıl`ı, Molla Halis`i, Gövherin`i hatırlamıştır.

Hasta Hasan`ın soyundan olanların verdiği bilgiden anlaşılır ki, onun babası Osannı İsgender, annesi Gülüsüm, dayısı Ağyal Söyün olmuştur. Beş erkek kardeşi olan Hasan`ın Medet ve İsmayıl adlı oğlu ve Senem adlı bir kızı olmuştur. Medet’in de 4 torununu ve İsmail’in oğlu Hasan’ı hatırlıyorlar. Hasan’ın oğlu Murad’ın 1984’de 94-95 yaşlarında, kardeşinin torunu Medet’in 1982’de 117 yaşında, Kız torunları Muharrem, Kazım Müzefferovlar’ın da Talkar’da yaşadıkları ve orada öldüklerini söylediler.

Hasta Hasan`ın soyundan olanlardan toplanmış şiirlerin birçoğunu gerek Türkiye`de, gerekse Azerbaycan`da yaşayan âşıklar unutmuşlar.

A.Barat Alptekin Âşık Nuru’nun 1811-1885`li yıllarda yaşadığını yazıyor. Şenlik Divanını hazırlayanlardan Âşık İslam Erdener (Erdener, 1960), Âşıkoğlu İsmail (Âşıkoğlu, 1964), Orhan Özbek (Özbek, 1969), Aslan Ensar (Aslan, 1975, 1993), Alptekin Alı Berat (Alptekin, 1989)  vb. Aşkı Nuri`nin Hasta Hasan`ın çırağı olduğunu net bir şekilde yazıyorlar. Âşık Şenlik de Nuriniye çıraklık etmiştir.

Hasta Hasan’ın Talkar`daki akrabalarından derlediğimiz şiirlerde

Hasta Hasan deyer: Hasta sinnidir,

Gey, kurşan eynini, hasta sinnidir, …

 

Çark misallı bu dünyanı gezerdim,

Neyneyim tutmayır bu dizim menim.

 

İnsandan insanlık kalıp, heyvandan hesiyyet,

Doldu sinim, keşdi günüm, ihtiyar elden geder…

 

Dolufdu ömrümün baratı tarıhlar tamam oler,

Kadir Allah nesib etse bir arşın kefene, bak!…

 

Bu şiirlerden anlaşılırki, Hastan Hasan uzun ömür sürmüştür. Onun

 

Hasta Hasan, kemli-kemli söylerem,

Kara hancar vurub bağrım teylerem,

Seksen üçde ömrü tamam eylerem,

Sayılmaz tarihi kaderim menim.

denmektedir. Şiirine dayanarak gençliğinde evliyalardan – pirlerden buta aldığı söylenen Hasta Hasan`ın ölümünü önceden gördüğü anlaşılır.

Terekeme soyundan olan Hasta Hasan’ın ömür yolunun öğrenilmesinde ve şiirlerinin derlenip yayımlanmasında Gürcistan`da yaşamış Valeh Hacıların da büyük hizmetleri olmuştur.   Onun ve Asif Hacıların yayınlattığı şiirleri, Âşık İslam Erdener’den, Âşık İskender Akbabalı`dan, Kazakistan Cumhuriyetinin Çimkent bölgesinde yasayan Âşık Murtaza`dan, Âşık İlyas Dadaşov’dan derlenmiş şiirlerle ve Hasta Hasan’ın  hakkında yaratılmış üç halk hikayesi karşılaştırılıyor.

Böylece Anadolu, Çıldır-Ahıska, Borçalı, Azerbaycan ve İran Türklerinin Âşık okulları arasında bir köprü kurduğu anlaşılıyor.

Anahtar kelimeler: Âşık Şenlik, Hasta Hasan, Ahıska-Çıldır Âşık okulu, Ahıskalıların sürülmesi.

Giriş

Orta yüzyılların Gürcü kaynaklarında Ahıska’nın adı Sa-Mskhe, Ahırkeleyin de adı Sa-Atabago (harfiyen tercümesi Atabey yurdu)  gibi gösterilmekte.  Ahıska’daki Kıpçak Atabeyli’yine Osmanlı sultanı III Murat’ın döneminde, yani 1578 yılında yürüyüş olur. Bu yürüyüşün fetfasını şeyhülislam Kadrizade Ahmet Şemsettin efendi verir. Lele Mustafa Paşa’nın komutanlığıyla Osmanlı orduları Kafkasya’ya gelerek Çıldır yakınlığında Sefevi komutanı Tohmak hanın ordusunu yenir. Dövüşün şerefine galib Lele Mustafa Paşa bölgeyi Çıldır eyaleti olarak adlandırır ve Ahıska kalesi de eyaletin merkezi olur. Osmanlıların bölgedeki hakimliği 250 sürer.

 Bu dağlık bölgede 250-e yakın barlı-bereketli köy ve kale – şehir olmuştur. Kale – şehirlerden en tanınmışlarından Ahıska, Ahırkelek, Vale, Torpakkale ve b. adı tarihi kaynaklarda tez-tez hatırlanır. 19. yüzyılın başlarında kaynaklar şehirde 50 binden çok insanın yaşadığını yazar. Bu da o dönem için büyük rakam sayılır. (Taştemir Tekin, 2005:33-34)

1783 senesinde çar Rusyası şimdi Gürcistan adlanan Kartli – Kahet çarlığını yarı güç, yarı hoş antlaşma bağlamaya mecbur eder. Bu antlaşmaden 18 sene sonra, yani 1801 senesinde Kartli – Kahet çarlığı Rusiya’nın tam müstemlekesine çevriliyor. (Valehoğlu Fahrettin, 2005:85)

Rusiya Kartli – Kahet çarlığını kolaylıkla kendi eline geçirse de, Osmanlı devletine dâhil olan Ahıska paşalığını işgal etmek ona daha ağır geliyor. Çünkü yerli ahâli sert mükavemet gösteriyor. Bunu dövüşlerin iştiracısı olan Rus generalleri de defalarla îtiraf etmişler. 

1807 yılında Rus orduları Kont Kudeviç’in başkanlığıyla Ahıska’ya baskın yapar. Lâkin Ahırkelek yakınlığındaki dövüşte büyük kayıplara uğrayarak geri çekilmeli oluyor. 1810 senesinde Kont Kudeviçi evez eden Kont Tormazov’un komutanlığıyla Rus askeri birlikleri Kasım’da Ahıska’nın çevrəsini sarıyor. Bu saldırı da Ruslar için başarılı olmaz. Onlar geri çekilmek zorunda kalıyor. Az sonra, yani 1811 yılı Ocak ayındaki saldırılarında kale – şehri ala bilseler de, orada çok kalamazlar. Buhares antlaşmasinin şartlarina göre kale – şehri geri, Osmanlı dövletine vermek zorunda kalıyorlar.

II Mahmut’un zamanında Yeniçer ocaklarının fes edilmesi, Osmanlı dövletini tamamen savunmasız bıraktı. Bundan yararlanan Rusya güneye doğru saldırılarını güçlendiriyor. Rus generalı Yermalovun komutanlığıyla Ahıskaya saldırı teşkil edilse de, başarı kazanılmaz. 

1828 yılı Haziranın 23-de Karsı işgal eden ruslar Kars paşalığından tahminen 5 defa büyük olan, 24 sancağa bölünmüş Ahıska’ya doğru ilerler. Yollarının üstünde onlara en güçlü mükavemeti gösteren Ahalkelek kalesi oluyor. Ruslar onlara dövüşmeden teslim olmayı teklif ettikde “Biz Revanlılar ve Karslılar deyiliz. Bizim ne ailemiz, ne de malımız-mülkümüz var. Bin kişiyiz ve her birimiz tek bi kişi gibi kalemizin duvarlarında şehit olmak kararını aldık” cevabını alır. (Valehoğlu Fehreddin, 2005:113). Eşit olmayan dövüş rusların galibiyyetiyle sonlanır. Böylece Hazıranın 24-de oluşan şiddetli dövüşten sonra rus asgerleri kaleye dahil olurlar. Ahılkelek sancağının reisi Mutu bey esir alınıyor. Esir alınmış Mutu bey Ruslara çok yakın yardımda bulunuyor. (Onun hizmetleri sayesinda oğlu Dede bey büyük torpak sahibine, ştabs –kapitan oluyor). (Valehoğlu Fahrettin, 2005:113).  

1928 yılı Ağustosun 10-da Rus koşunları Ahıska’nın etrafını sarar. 5 gün devam eden şiddetli dövüşten sonra başka dışardan yardım alamayan şehrin savunma direnci kırılmaya başlar. 15 Ağustosda 13 saatlik ölüm-kalım savaşından sonra Rus koşunları şehir çevresindeki çam surları geçer. Şehirde yaşayan kişiler inanılmaz kahramanlıkla savunur… her bir ev uğrunda dövüş olur, hiç bir türk aman istemez, hatta kadınlar da son nefeslerinedek hançerle savunur kendilerini, yaralılar bile kalkıp dövüşürler. Bütün geceyi sabaha kadar dövüş sürer, yangınlar başlar, sokaklar cenazelerle dolup taşar.

    …General Muravyov ve general Saken elçi gibi kaleye dahil olur, Türk paşasına vaziyetin çıkılmazlığını söyler ve teslim olmayı talep ederler… Vaziyetin imkânsızlığını gören Köse Muhammet paşa teslim olmayı kabul etmek istedikte Ahıskalılar coşar ve kesinlikle redd ederler teslimiyeti. Ahıskalıların büyüyü (önderi, bilicisi) Fetullanın çılgınca itirazı özellikle vurgulanır. Muravyov ilaveten onu söylemiş ki, dağ insanları olan Ahıska Türkleri hiç bir zaman, hiç kimseye boyun  eymemişler ve şimdi de teslim olmak istemiyorlar.” (Hacılar Valeh, 1992:11)

Rus koşunları yalnız Ahıska’yı deyil, Hırtız, Erdahan, Eleşgird (Torpakkala) ve b. kale şehirleri de alırlar. 1829 yılı 14 Eylül’de Osmanlı ile Rusya arasında imzalanmış Edirne antlaşmasına göre işgalciler Kars ve Erdahan’dan geri çekilseler de, Ahıska ve Ahalkelek onlara kalıyor. Ruslar bölge mescitlerinden (cami) yüzlerle kitabı ganimet olarak Petersburg’a göndermişler.

  Edirne antlaşmasının şartlarından hoşnut kalmayan binlerce Türk ailesinin Osmanlının iç bölgelerine göçü başlanıyor. Bölgeye ise 7300 ermeni ailesi getirilmişdir. Türklerin Rusya işgali altında olan bölgeden toplu göçleri 1921 yılının sonunadek sürmüş, nadir alilelerin Sovyet zulmünden kaçışı ise 1944 senesinde sonlanmıştı.

 

 

1.Ahıska âşık mühiti

 

Ahıska bölgesi Anadolu ile Azerbaycan arasında sanki bir köprü, bir bağ idi. Bölge sakinlerinden toplanmış folklor örnekelri burada Yunis İmrenin de, Dadaloğlunun da, Emrahın da, bir sözle Anadoluda yaşamış âşıkların, el şairlerin, tekklerde okunan, müellifi bilinen ve bilinmeyen şiirlerin geniş yayıldığı gibi, Azerbaycan âşıklarının ve şairlerinin eserlerinin de meclislerde okunduğunu gösterir.

18-19. yüzyıllarda bölgede Ürfani, Kul Karani, Usta Polad, Güfdadi, Molla Helis, Âşık Teyfi, Deli Tamı ve b. yetenekli âşıklar olmuşlar. Murtaza Taşdanov’a göre Hasta Hasan beş âşıkla –  Âşık Polat, Kul Karani, Ömeri, İrfani (Ürfani), Sefiliyle atışmışlar. ( Şamil Azize, Şamil Ali, 2006:85). Hasta Hasanın ulaşa bildiğimiz şiirlerinde Ömeriden başka ismi anılan âşıklardan hepsiyle atışmasından örnekler var. Onlardan üçüyle – Kul Karani, Âşık Polat, Ömeri ile atışması daha geniş yayılmış ve halk hikayesine çevrilmiştir.

 Ahıska-Kars âşıkları yaşadıkları bölgede çalıb-çığırmakla kifayetlenmemiş, Anadolu’ya, Azerbaycan’a da seferler etmişler. Böylece, bir bölgeden öğrendiklerini başka bölgeye ötürmüşler.

Kaynaklar Ürfaninin Azerbaycan’a seferinden, Molla Penah Vagif ve Molla Veli Vidadinin ailesindeki yas merasiminde yer almasından (M.P.Vakifle M.V.Vidadi kuda idi-A.Ş) haber verir. (Bayrı M.Halit, 1955:303)

Azerbaycan’da ismi Ürfani, İrfani, Urfani, Ruhani gibi yazılan aşıkdan söz açılınca onu yüksek deyerlendirmişler. ASE-nin 9. cildinde yazar: “Ürfanı-âşık havası 18. yüzyıl Azerbaycan aşığı Ürfanı terefinden bestelenmişdir. Adı da buradandır. Çok zaman bu havayı âşıklır yanlış olarak ruhani, ruhanı da adlandırmışlar”. (ASE, 1986, 9:496)

Bölgedeki tekkeler, zaviyeler, devriş ordenleri hakkında elimizde yeterince bilgi olmasa da, âşıkların götürdükleri maxlaslardan belli oluyor ki, burada tasavvuf geniş yayılmıştır. Kul Karani, Ürfani, Hasta Hasandakı hasta sözü de tasavvuftan gelmedir. Bunu aşığın Kul Karaniyla deyişmesinde söylediyi “Kara hey!” redifli, yüksek senetkarlık nümunesi sayıla bilen, çığalı tecnisde de açık-aşgar görmek olur.

 

Hasta düşdüm döşek üste der saldım,

Cefa çekdim dünya üçün ders aldım.

 Eylemi ders aldım,

Eşiyine der saldım.

 Eşitdim seyrağub gelir,

Onun üçün der saldım.

Aklı kamil bir ustadan ders aldım,

Ohumuşam elif, ebcet, kara hey!

 

Hasan da ürfan meclislerinde, tasavvuf muhitinde yetiştiğinden kendine Hasta mahlasını götürmüştür. Buradakı hasta sözü bu gün Güney Azerbaycandakı soydaşlarımızın kullandığı yorgun ve standart Azerbaycan twrkcesindeki nâhoş sözünün karşılığı deyil. Bu hastalık tasavvuftan gelen bir anlamdır. Hasta Hasanın yaşadığı bölgede alevilerin de yetki sahibi olduğu hakkında kaynaklarda bilgi var. Aşığın şiirlerinde alevi düşünce tarzının izleri açık-âşikar görünmekte. 

16-18 yaşlarşnda Havet köyünün yakınlığındaki Karanlık derede pirlerden ders aldığı söylenen Hasta Hasan kendini hocaların hocası, gönül evini ise evliyalar bacası adlandırır. Bunlar da tasavvuftan gelme bakışlardır.

Âdeta âşıklar üstatdan ders alıp, onun yanında eğitim alarak yetişirler. Hasta Hasanın üstadının hakkında yeterince bilgi yoktur. Yalnız Şureddin Memmedli Karapapak Hasta Hasandan söz açarken yazmış: “…kamil bir üstatdan ders alıp, Karaniye çıraklık edib, Hasta Kasımı kendine manevi üstat saymıştır“. (Karapapak Ş., 2000:112) 

Rivayetlerdeyse Hasta Hasanın Karani ile atışıp onu bağlamasından (yenmesinden) söz ediliyor, ona çşraklşk etmesinden deyil.

 

2.Ahıskalı Hasta Hasan’ın soyu  

 

Azerbaycan’da Hastan Hasan hakkında bir yanlış bilgi hâkim idi. Âşık Elesger kitabında kendine yer bulmuş bilgiye göre Hasta Hasan Hasta Kasım’ın bir şiirini kendi ismile Âşık Elesgere göndermiş, Âşık Elesgerde bağlamanı açmış ve şiirin sonunda da yazarının Hasan değil Kasım olduğunu bildirmiştir. (Âşık Elesger, 1963: 470-472).

 Bu yanlıçlığa ilk itiraz eden 1973-cü yılda Gürcüstan’dakı akrabalarını görnege gelmiş Âşık İslam Erdener olmuştur. Âşık İslam Erdenerden Hasta Hasan’ın şiirlerini dinleyende ben unversitetin gazetecilig fakültesiinin son sınfında okuruum.

Âşık İslam’ı dinledikten sonra Hasta Hasan’la ilgili yanlışlığın nereden kaynaklandığını araştırmaya çalıştım. O dönem Kafkasyada Çıldır-Ahıska bölgesininin âşıklarını iyice tanıyan, Ermenistan SSC Amasya ilçesinin Eller (Elleroyuğu) köyünde yaşan, iki-üç seneden bir Kazakistan Cümhuriyeti’ne giderek orada âşıklık eden İskender’in Gülmemmedov’u çok zorlukla bulup ondan hayli melzeme topladım.

 O, 1983 yılı 9 Şubatta gönderdiği mektubta yazı: “Size bildirim Hasta Hasan’dan. Onun akrabaları Kazakistan’dadır. Ben Kazakistan’da çok olmuşum. Kırgızistan’da, Özbekistan’da ve Kazakistan’da Ahırkelek’ten gedenlerin ekseriyeti oradadırlar. Hasta Hasan’ın akrabalarından biri menim çırağımdır. Adı da Murtuza’dır”. ( Şamil Azize, Şamil Ali, 2012:46)

 

1944 yılı Kasım’ın 14-15’de Ahıska’dan Kazakistan SSC’ne sürgün edilmiş Türklerle Âşık İskender’in bağlılığı, Hasta Hasan’ın Talkar ilçesin’de yaşayan akrabalarının misafiri olması, düğünlerde, toplantılarda Hasta Hasan’ın, Şenliğ’in şiirlerini daha çok okutulması bana ipucu verdi. Böylelikle Âşık İskender ve Hasta Hasan’ın akrabası Âşık Murtaza ile mektuplaşmaya başladım.

Âşık İskender ve Hasta Hasan’ın akrabası Âşık Murtaza’dan aldığım mektuplarında çoklu şiirler vardı. Hayli malzeme toplasam da, yayınlatamıyordum. Yanlışlık ise devam ediyordu. Mesela, hocamız Prof. Dr. Vagif Veliyev 1981 yılında yayınlattığı “Kaynar Söz Çeşmesi“ kitabında yazıyordu: “Kaydettiğimiz gibi, Âşık Şenliğ’in hayatının muayyen devri Azerbaycan’la ilgili olmuştur. Tetkikatçı (müellif Türkiyeli araştırıcı, “Âşık Şenlik” kitabının yazarı Ensar Aslan’ı kastediyor- A.Ş.) gösterir ki, aşığın (yeni Âşık Şenliğ’in-A.Ş.) etkilendiği sanatkarlardan biri Hasta Hasan’dır. Bu el şairi Revan çevresinde yaşamış, Âşık Şenliğ’e saz çalmayı öğreten Âşık Nuru’nun üstadı olmuştur. Bu konu üzerine Ensar Aslan yazır: “Azerbaycan’ın kudretli âşıklarından olan Hasta Hasan, Şenliğ’e kuvvetli tesir göstermiştir. Hatta onun çığalı tecnislerinin tesiri ile tecnis yaratmıştır”…

Bu o Hasta Hasan’dır ki, Hasta Kasım’ın “Daimül-övkat” kıfılbent ayaklı koşmasını kendi adına çıkıp, Âşık Elesger’e göndermiştir. Âşık Elesger bu kıfılbendi açmış ve hatta Hasta Hasan’a ihyam vurmuştur… “Kasım kafnandı, Hasan heynen, hayır tapmaz üstadından deyinen” böylelikle Âşık Elesger’le kıyaslamada sönük şama benzeyen Hasta Hasan Âşık Şenliğ’e tesir ettiği halde, Âşık Elesger Şenliğ’in tesiri olabilirdi mi?” (Veliyev Vakif, 1981:100)

Ensar Aslan “Çıldırlı Âşık Şenlik. Hayatı, Şiirleri Ve Hikâyeleri (İnceleme-Metin-Sözlük)” kitabında Azerbaycan’daki edebiyattan, özellikle âşık yaratıcılığından ilhamla söz açıyor (Aslan Ensar, 1975). Maalesef, Azerbaycan’da yazılanlarla yakından tanış olamadığına, bir az da araştırdığı konuya-Âşık Şenlik şahsiyetine düşkünlüğüne göre muayyen makamlarda yanlışlıklara yol vermiştir.

Ensar Aslan’ın yanlışlığına kızan prof. Vagif Veliyev’in kendi de ondan uzağa gidemiyor. Hasta Hasan’ın hayat ve yaratıcılığını dikkatle öğrenmeden onun hakkında sert ithamlar ireli sürüyor. Prof. V.Veliyev’in alıntı yaptığı bölümden bir az önde E.Aslan yazıp: “Bu âşıklık kültürünü Şenlik Azerbaycan âşıklarından almıştır. Çünkü bu devirde Anadolu’da Şenliğ’e tesir edecek bir âşık yoktu… Şenlik Azeri sahasında aldığı birçok unsuru Anadolu’da yayarak, âşık edebiyatımıza yenilik getirmiş, bu tarzın gelişip daha mükemmel eserler vermesine yardım etmiştir”.

Araştırıcının “Hasta Hasan’ın “Azerbaycan’ın kudretli âşıklarından” olması ve bu devirde Anadolu’da Şenliğ’e tesir edecek bir âşık yoktu” kanaati bizce çok serttir. Âşıklar yalnız üstattan ders almıyorlar, ömürlerinin sonuna dek arayışta oluyorlar. Yalnız üstat âşıklardan değil, sade şiir heveskârlarından da hoşlarına giden şiirleri alıyor, öğreniyorlar. Bunu Şenlik yaratıcılığını dikkatle araştıranda da görürüz. Ona Karacaoğlan, Dadaloğlu gibi âşıklar, hatta Yunus Emre, Hacı Bektaşi Beli, Mevlana gibi sofiler de derin tesir bırakmışlar. O zaman Azerbaycan ve Türkiye edebiyatları hala birbirinden ayrılmaya başlamamıştı.

Sovyetler döneminde Hasta Hasan’ın mezar taşı üzerindeki yazıyı okumak isteği ile Gürcistan Cumhuriyetinin Aspinza ilçesine gitsem de, başarılı olamadım. Âşığın doğduğu Lebis köyü Türkiye ile sınırda olduğundan oraya girmeğe izin alamadım. Hasta Hasan’ın Kazakistan’ın Talkar ilçesinde yaşayan akrabalarının yazdıklarına göre Hasta Hasan’ın Medet ve İsmail adlı oğlu, Senem adlı kızı olup. Medet’in de 4 torununu ve İsmail’in oğlu Hasan’ı hatırlıyorlar. Hasan’ın oğlu Murad’ın 1984’de 94-95 yaşlarında olduğunu, kardeşinin torunu Medet’in 1982’de 117 yaşında ölmüşdü.

Şiirlerdeki tarihleri aşığın torunlarının doğum ve ölüm tarihler ile ilgili verdikleri bilgiyi karşılaştırarak Hasta Hasan’ın hicri 1182-1265. (miladi 1768-1849) yıllarında yaşadığını yazmıştık. (Şamilov Ali, 1984: 20 mart).

Prof. Dr. Asif Hacılı Hasta Hasan’ın soyundan söz açır, 19. yüzyılın sonu 20. yüzyılın başlarında Dersel köyünde yaşadığını yazıyor (Hacılı Asif, 1992: 196). Prof. Dr. Hacılar Valeh aşığın Borçalı’da, İmirhasannı kabile-uruktan olup Dırkına’da doğduğu ve Lebis’e göçtüğü kanaatinde olmuş (Hacıyev, 1983, Hacıyev, 1991: 24, Hacılar, 2005: 11), Doç. Dr. Karapapak Şureddin Memmedli ise Penah Mahmudov’a dayanarak yazıyor: “Hasta Hasan asıl-nesillikle Borçalı Karapapak Terekemelerinden olup, onun babası Bolunıs bölgesinin Çürük-Kemerli köyünde yaşayıp… Tarihi delillere dayanan Valeh Hacıyev mantıki olarak Lebis Terekemelerini mahz Borçalı’dan göçmeyi ve Cavahetin Dırkına köyünde yaşamış, sonra Lebice göçmüş Hasta Hasan buraya ilk defa gelmiş Terekeme ailesinden olduğu ihtimaline beraat kazandırırız”. (Karapapak Ş.M., 2000: 113)

Prof. Valeh Hacılar son araştırmasında Hasta Hasanın Havet köyünden olduğunu ve 1800-1866 yıllarında yaşadığını yazıyor. (Hasta Hasan, 2009:14)

 Ben de uzun yıllar Hasta Hasan’ın özgeçmişinin öğrenilmesine çaba göstersem de yazılı kaynak elde edemedim. Aşığın akrabaları uzun-uzadı sohbetlerden, tanıdıkları insanlardan aldıkları bilgiye dayanarak 1985’de yılın 5 Mayısında yazıyorlardı: “…sizlere bildiririz ki, bu mektubu Kazakistan’ın Talkar ilçesindan yazıyorum. Hasta Hasanın babası Seyid, anası Sultan Türkiye’de Van’da olup. Hasta Hasan olup beş kardeş: birincisi Kara Alı, ikincisi Çiçek, üçüncüsü Mustafa, dördüncüsü Abdulla, beşincisi Hasta Hasan. Oradan göçürler Gürcistan’a. Üç kardeşi gelir, yani Mustafa, Abdulla, Hasta Hasan gelirler Aspinza ilçesinun Lebis kendine. Bir kardeşleri kalır dayısı Mehemmed’in yanında, Çiçek Çayıs köyünde Süleyman kişinin yanında kaldı”. ( Şamil Azize, Şamil Ali, 2012:113)

Şu yazılanları tasdik veya inkar edecek hiç bir yazılı kaynağa rastlamadık. Şüpheli kaldığımız bir mesele var: Hasta Hasan’ın babasının adının Seyid gibi hatıralarda kalması! Arapça ağa, cenap anlamını veren şu söz daha çok Muhammed Peygamberin soyundan gelenlerinin adının önünde kullanılıyor (Arap, 1985: 538). Bizce Seyit aşığın babasının adını değil, Peygamber soyundan geldiğini bildiren anlamdadır.

2007 yılında Talarda olduk. Hasta Hasanın soyundan olanlarla konuştuk. Soyun nesil ağacını-seceresini iyi bilen Ehdaman 1982 yılda Allahın rehmetine kovuşmuştu. Âşık Murtaza kendi bildiklerini bilgisayarda yazdırıp üzerinde düzelişler etdigi iki govluğu bana verdi. Bu kovluklarda Hasta Hasanın 80-e yakın şiiri ve ömür yoluna aydınlık getire bilecek birkaç küçük halk hikâyesi vardı.

Halk hikâyelerinin birindeki şiirde Hasta Hasan kendini böyle tanıtıyor:

Habar alan olsa doğma atamı,

Ovannı İsgender pederim menim.

Buradan anlaşılıyor ki, Hasanın babasının adı İsgender imiş.

Sonuç

Halk hikayelerinden  gelen buta verme Hasta Hasana da ait edilir. İster alan çalışmalarında topladığımız halk hikayelerinde, ister akrabalarının hatirelerinde yeniyetme çağlarında Hasan  Havetde dana otararken Karanlık derede pirler terefinden bade içirildiyi fikri hakim olub. Pirlerin bade içirdiyi birisinin usdadı hakkında düşünmeye bele ehtiyac kalmayıb.

Hasta Hasandan behrelenen Âşık Nuru, Âşık Şennik, Âşık Abbas, Âşık Summanı, Âşık Mustafa, Âşık Cebecili, Âşık Zülalı, Âşık İzanı ve b. bölgede oldukca güclü bir mühit yaratmışlar. Bu mühit de dili zenginleşdirmek, bediileşdirmekle yanaşı ictimai fikre tesir gösterib. 20-ci yüzillikde de Kars-Çıldır-Ahıska âşıklarının yolunu Kor Nesib, Âşık İslam Erdener, Âşık Şenliyin oğlu Âşık Kasım, Âşık İsgender, Âşık Murtaza, Âşık Şeref Taşlova ve b. davam etdirmişler. Ahıska âşık mühitini ve âşıklarını öyrenmeye böyük ehtiyac var.

Hasta Hasan bölgede yaşayan acarlara, gürcülere, ermenillre, rumlulara da tesir gösterib. Türk dilinin, medeniyyeti ve edebiyyatının bölgede yaşayan halklara tesirini öyrenen Valeh Hacılar tazır: Cenubi-Kerbi Gürcüstanın gürcü ve ermeni kendlerinde Hasta Hasanı ustad gibi yad eden ve şeirlerini ezber bilenler indinin özünde de var. Bavra, Koteliya, Toloşi, Prtena kendlerinde ve Ahalkalaki şeherinin özünde bunun şahidi oluyoruz.

…Azerbaycan âşık poeziyası eneneleri üzerinde yetişen gürcü aşığı Meshet-Cavahetinin Koteliya kendinden olan Sefil Lado (Vladimir Beruaşvili) “Kalmadı” redifli bir koşmasında Hasta Hasanın vefatından teessüflenerek demişdir:

Sefil Lado, dünya neyin nesidir,

 Gelen gedir, müsafir odasıdır,

İnsan ölür, feleyin kaydasıdır,

Âşıklık Hasta Hasana kalmadı

(Hacıyev Valeh, 1991:23-26)

Kaynaklar

Ahıska Türklerinin folkloru.(1998). (Toplayanlar ve tertip edenler Asif Hacılı ve Aydın Poladoğlu), “Mütercim” neşriyatı, Bakı.

Alptekin, Alı Berat.(1989). Çıldırlı Âşık Şenlik bibliyokrafyası. Hayatı, sanatı ve şiirlerinden örnekler, Ankara.

Arap ve Fars sözlerinin büğeti. (1985). “Yazıcı” neşriyatı, Bakı.

Âşık Elesger. (1963). Eserleri. (Redaktörü Hamid Araslı), “Elm” neşriyatı, Bakı.

Âşık Elesger. (1973). Eserleri. (Toplayanı İslam Elesgerov, tertip edenleri E.Ahundov, M.H.Tahmasib, iki ciltte), I cilt, “ Elm” neşriyatı, Bakı.

Âşık Elesger. (1988). (tertip edeni, ön söz ve kayıtlar müellifi filologiya elimleri namzedi İslam Elesgerov.), “Yazıcı” neşriyatı, Bakı.

Âşıkoğlu İsmail.(1964). Âşık Şenlik, “Koban” yayınları, İzmir.

Aslan Ensar.(1975, 1993). Çıldırlı Âşık Şenlik. Hayatı, şiirleri ve hikayeleri. (İnceleme-metin-sözlük), Ankara.

Azerbaycan Folklor Antologiyası. Borçalı folkloru.(1996) Toplayıp ve tertip edeni Baleh Hacıyev, “Azerbaycan Devlet neşriyatı” II cilt. Bakı.

Azerbaycan Folklor Antologiyası. (2003). Akbaba folkloru. Toplayıp ve tertip edeni Hüseyin İsmayılov, Tacir Kurbanov, “Seda” neşriyatı VIII cilt. Bakı.

Azerbaycan Milli Bilimler Akademisi Folklor Enstitüsünün ilmi arşivi, Elhan Memmedlinin 1996’da Gürcistan’a ekspedisyasının materialları, invertar 100.

Çıldırlı Âşık Şenlik. (2006). Divanı.(Hayatı, şiirlerı, atışmaları ve hikayeleri), Hazırlayanlar: A.Barat Alptekin, M.Nizamettin Coşkun, Ankara.

Erdener Âşık İslam.(1960). Âşık İslam divanı, “Bugün” matbaası, Kars.

Gökdemir, Ahmet Ender.(1989). Cenup-i Garbi Kafkas Hükümeti, Ankara.

Hacılar Valeh. (2005). Gürcistan’da Türk halk edebiyatı enenenleri. «Seda» neşriyatı, Bakı.

Hacılı Asif. (1992). Vatan kür bette kaldı.(Ahıska Türklerinin etnik medeniyeti). “Gençlik” neşriyatı, Bakı.

Hacıyev, V. (1983). Hasta Hasan kimdir? “Sovet Gürcüstanı” gazetesi, 12 Nisan.

Hacıyev Valeh.(1991), Folklorumuzun üfükleri. (Azerbaycan-Gürcistan folklor alakaleri tarihinden). “Yazıcı” neşriyatı, Bakı.

Karapapak, Şureddin Memmedli.(2000). Borçalı edebi mühütü, “Elm” neşriyatı, Bakı.

Kars ili.(1966). Çıldır, Ardahan, Hanak, Posof. I sayı. Özel say. Kars Turizm ve Tanıtma derneği yayınları. Sayı 5, Ankara.

Namazov Kara, (2004). Aşıkılar, I kitap, “Seda” neşriyatı, Bakı.

Onk Nizamettin.(1983). Bir güneşin zerresiyiz. Şairlerimizden seçmeler. Buelfeld (Garbi Almanya).

Özbek Orhan. (1969). “Âşık Şenlik.(değişmeler karşılaştırmalar), “Ay yıldız” neşriyatı, Ankara.

Şamil Ali.(2004) Hasta Hasanın ömür yoluna dair bir dakikleştirme. “Ortak Türk geçmişinden ortak Türk geleceğine”. II Uluslararası Folklor Konferansı. AMEA Folklor Merkezinin neşri, Bakı.

Şamil Azize, Şamil Ali(2006, 2012). Aşık İskender Akbabalı, Bakı.

Şamilov Ali.(1984). El sanatkarlarımız. Hasta Hasan, “Şark kapısı” gazetesi, 20 Mart, Nahçıvan.

Şamilov Ali. (1986). Hasta Hasan ve müasirleri. “Sovet Gürcüstanı” gazetesi, 1 Temmuz, Tbilisi.

Taştemir Tekin.(2005). Türklerin Kafkasya politikasında. Ahıska ve sürgün halkı Ahıskalılar. İQ Kültür sanat yayıncılık. İstanbul.

Veliyev, V. (1981). Kaynar söz çeşmesi. “Yazıcı” neşriyatı, Bakı.

Çap olundu: Aşik Şenlik’e etkisi olan Hasta Hasan`in sürgündeki akrabalarından derlenmiş melzemeler. Türk Halkbilimi Araştırma ve Uygulama Merkezı Uluslararasi Aşık Şenlik sempozyumu. (26-27 mart 2012, Kars) Bildiri metinleri. Editörler Yrd.doç.dr.Kürşat Öncül, Eylem Orbay. Kafkas Üniversitesi-Kars İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Aşık Şenlik sempozyumu.  Kars, səh. 99-107 http://www.kafkas.edu.tr/ars_mer/turk_halk_bil_arsm/genbil/asiksenlik.pdf

 

Sayğac
 
Flag Counter
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol