Ali Şamil Hüseyinoğlu
İÇİMDEKİ AĞRI, YAHUT ALİ SENGERLİ
EDEN GEREGİNCE TANITILMIYOR?!
Dedelerim şimdiki Ermenistan Cumhuriyeti adlanan, eski İrevan hanlığının Göyçe mahalında ömür sürmüşler. 1828 yılında Rusya buranı işgal ittikten sonra Kafkasya’da kendine uşak olacak bir devlet yaratmayı planlamıştır. Şuna göre de bölgede Türkleri azınlığa çevirme siyaseti yürütmüş, Ermenileri İrandan, Osmanlıdan ve b. devletlerden getirerek burada yerleştirmiştir. Zaman-zaman buradan toplum göçler olmuştur. 1988 yıldaki toplum göçten sonra bölgede Türk, muselman kalmamıştı. Ben de 1948’de Türklerin hala yoğunlukla yaşadıkları, Kafkasya’da, İranda, Anadolu’da ünlü âşıklarıyla tanınan Göyçe bölgenin İnekdağ köyünde doğmuştum. Üniversitede okurken hocalarımdan örgendim ki, köyümüzün ismi eski Türk budunu-tayfasının adıyla bağlıdır. 1973 yılında Bakü’de üniversitenin gazetecilik fakültesini bitirdiğim zaman beni Nahçıvan’a, Özerk Cumhuriyetin Komünist Partisinin “Şark kapısı” gazetesinde çalışmaya gönderdiler. Komünist partisi üyesi olmasam da gazetenin “Parti hayatı” bölümünde çalışmaya görevlendirildim. Şu bölüm isteğimce değildi, ama çalışmak zorundaydım.
Bölge komünist partisinin planladığı gazetelere abone yazılmalıydık. Şu plan Moskova’dan-merkezden geliyordu. Plan dışında Sovyetler Birliğinde yayınlanan gazetelere abone yazılmak zor da olsa mümkündü. Onların adları farklı olsa da hepsi komünist partisinin yayınları idi.Ben ve yakın arkadaşlarım Azerbaycan’da, Moskova’da yayınlanan gazete ve dergilerin yanı sıra Gürcistan’da Azerbaycan Türkçesinde yayınlanan “Sovyet Gürcistan’ı”, Özbekistan’ın başkenti Taşkent’te Kırım Tatarlarının “Yıldız” dergisini, aynı zamanda Estonya’da, Latviya’da, Litviya’da Rus dilinde yayınlanan basınları da alıp okuyorduk.
O dönem Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti’nde “Sovyet Gürcistan’ı” gazetesini alan 3–5 kişi vardıysa birisi de ben idim. “Sovyet Gürcistan’ı” gazetesinin 1982 yıl 11 Kasım’da yayınlanan bir şiir beni öyle etkiledi ki, gözyaşımı tutamadım. Şiirin yazarının cesaretine hayran kaldım. Bir kaç defa okuduktan sonra hafızama ebedilik hoptu. “BAĞÇASARAY” adlanan şiir böyle idi:
Bağçasaray,
Çekir haray.
Sazı hanı?!
Sözü hanı?!
Yollar-izler kaynar yene,
Doğmaların özü hanı?!
Kara gözlü,
Uca boylu
Güzel oğlu, kızı hanı?!
Degişibdir salnameler,
Babam yazan yazı hanı?!
Bağçasaray,
Çekir haray,
Aşık Gedir
Kabirdedir...
Seller- sular haray çekir,
Daşlardakı sabir nedir!!!
Şiirin yazarı Ali Sengerli idi. Şu şairin şiirlerini Bakü’de ve Tbilisi’de yayınlanan gazete ve dergilerde okusam da önemsemiştim. Şimdi ise hem sevindim, hem de rahatsız oldum. Azerbaycan’da da böyle cesaretli kişiler olduğuna sevindim. Rahatsız oldum ki, ona baskı yapacaklar. En ünlü şairlerimizin, bilim insanlarının, siyasilerin Kırım Türklerinin sürülmesinden söz açmağa cesaret etmediği halde Ali Sengerli şiirinde isyan kaldırır, haksızlığa itirazını Gürcistan Komünist Partisi Merkezi Komitesinin gazetesinde bildiriyor. O dönem bu çok zor bir iş idi. Şiirin gazetenin başyazarının, sansürün gözünden kaçarak gazete sahifesinde kendine yer bulmasına hayret ediyor ve arkadaşlarıma okutuyordum.
Bağçasaray” şiiri Ali Sengerli’ye, onun özgeçmişine, şiirlerine ilgimi artırmıştı. Rahatsızlıkla Ali Sengerli’nin gözaltına alınacağı haberini işiteceğimi bekliyordum. Şiiri okuduğum zamandan birkaç ay sonra Bakü’ye gelirken Azerbaycan Bilimler Akademisinin Nizami adına Edebiyat Enstitüsüne gittim. Burada Gürcistan’ın Türklerin kalabalık yaşadığı Borçalı bölgesinde doğmuş, halk edebiyatı uzmanı Elhan Memmedov’la görüştüm. Ondan Ali Sengerli’yi tanıyıp, tanımadığını sordum. O, hayretle neden sorduğumla ilgilendi. Ben “Bağçasaray” şiirini söylediğimde o da hayranlığını ve gururunu gizlemeden dedi: “Benim amcamdır. Gençliğimde onun şiirlerinin birçoğunun suretini ben kopi yapardım. Bakü’ye geldikten sonra irtibatımız azalıp. Yılda birkaç defa görüşebiliriz. Şu şiirini de okumamıştım”.
Elhan’dan öğrendim ki, Ali Memmed oğlu 1930 yılında Gürcistan’ın Borcalı bölgesinin Fahralı köyünde doğmuş. Şu bölgede eskiden günümüze dek âşıklar çok yaşadığından şiir yazmaya yeni başlayanlar da halk şiirleri türünde şiirler yazıyorlar. Ali Memmed oğlu da lisede okurken halk şiirleri türünde şiirler yazmaya başlamıştır. O, askeri hizmetini başa vurduktan sonra, 1952-1957 yıllarda Azerbaycan Devlet Üniversitesi’nin Filoloji (dil-edebiyat) fakültesinde okumuş. Üniversitede okurken Roma ve Yunan edebiyatı antolojisi hazırlayan hocası prof. Ali Sultanlı onu da çalıştırmış, bir kaç şiirleri ona çevirttirerek hazırladığı ders kitabına dahil itmişri.
Universiteyi bitirdikten sonra köylerine dönen Ali Memmed oğlu öğretmenlik yapmıştır. Şiirlerini Sengerli mahlasıyla Bolnisi ilçesindeki “Kalabe Bayrağı”, Tblisi’deki “Şarkın Şafağı” (sonralar bu gazete “Sovyet Gürcistan’ı” adıyla yayınlanırdı), Bakü’deki “Azerbaycan Gençleri”, “Edebiyat ve İncesenet”, “Sovyet Kendi (Köyü)” gazetelerinde yayınlatmıştır. 1961’de onu Gürcistan’ın başkentindeki Aleksandr Puşkin adına Tbilisi Devlet Eğitim Üniversitesinin Azerbaycan bölümüne “Dünya Edebiyatı” uzmanı olarak davet ediyorlar.
Ali Sengerli Kırım Türklerinin sürülmesine itirazını tekçe “Bağçasaray” şiirinde bildirmiyor. 1984’de yayınlattığı “Mehebbet fantan” şiirinde yazır:
Ey muhabbet fantanı,
Güvercinlerin hanı?!
İnsan da yuvasından,
İlinden-obasından,
Kovarmı ki, insan?!
... Degirler yerde kalmaz
Hiç kimin nahak kanı.
Hale nakam gözelin
Kısasını alan yok.
Hale yuvasızların
Bir kaydına kalan yok.
Sart Siber çöllerinde
Ne kadar ölenim var...
Bahçesaray’ın Giray hanların sarayındaki çeşmeye ithafla söylenmiş şiirde şair dildaşlarının, kan kardeşlerinin doğma yurdunda, güzel yaylalarında yadların-yabancıların yurt salmasına üzülür ve sonda isyankarcasına şöyle der:
Ya başım bedenimden,
Ya yardan keçesidir.
Şair 19. yüzyılda yaşamış Kırımlı Aşık Gadir’e hasrettiği şiir de oldukça önemlidir. Haksızlığa itiraz eden, milletinin şu durumuna üzülen Ali Sengerli şiirinin sonunu ünlü bir maninin bir mısrasını değişmekle tamamlıyor.
Âşık Gadir demekten tüstü kalkar başımdan.
Kiprigimde od ağlar.
A dağlar, ulu dağlar,
Çeşmeli, sulu dağlar.
Buradan bir il göçüp tür,
Kök kişner, bulut ağlar
Şair bin yıllıklardan geçip gelen “başımdan tütün kalktı”, “kiprigimle od götürdüm” gibi deyimleri, “buradan bir atlı geçti” mısrasını buradan bir il göçtü gibi vermekle şiirin edebi değerini artırıyor.
Şair “Tatar kızı”, “Kınayar”, “Türk oğlu”, “Oğuz” vb. şiirlerinde de Türklerin dertlerinden yazıyor.
Ali Sengerli tekçe Kırım Türkleri için rahatsız olmuyor. Kazak şairi Oljas Suleymenov’a hasrettiği “Kum etiri kokudum” ve “Rusya” şiiri de isyankârlığıyla seçiliyor.
Aleksandr Nevski’den
,
İvan Groznı’den, Pyotr’dan
, Nikolay’dan
beri.
Nedir ilaç, kardeşim, nedir ilaç!?
Hele ki, dözürük içimizi yeğe, yeğe,
Hele ki, dözürük Allah Kerimdir değe-değe.
Bu güne kaldık katilimize büyük kardeş
değe-değe, Oljas.
bu güne kaldık...
“Rusya” şiirinde ise yazıyor:
Rusya bir denizdir, yüzlerce akar çayı
çeken deniz,
Asırlardan beridir ki,
Onun karnına akır
Bizim de servetimiz,
Sizin de servetiniz,
Oljas!
Dilimiz bir,
Dinimiz bir,
Vatanımızın taleyi bir,
Halkımızın taleyi birdir
Oljas!
Senin toprağında haç ektiler,
Senin sularına zehir döktüler.
Sahralarında dustak düşergesi
,
Sınak meydanları, nüve yatakları
diktiler,
Menim başımda turp ektiler,
Oljas!
Ali Sengerli kurtuluş yolunu “Yaraşmaz” şiirinde böyle anlatıyor:
Silah götür kaşıya çık,
Sürünmek Türk’e yaraşmaz.
Kırım Türklerinin vatana dönüşünü sevinçle karşılayan şair yazıyor:
Gözün aydın Tatar yurdu!
Gözün aydın güzel Kırım!!
Gözün aydın Bağçasaray!
Gözün aydın Âşık Gadir!
Gözün aydın koca Giray!
Sağ kalsa da yüzde biri,
Sürgünlerin döndü geri!!!
Sovyetler Birliği döneminde Ali Sengerli hakkında televizyonda, radyoda yayınlar olmadı. Kitapları basılmadı. Ama onun şiirlerini âşıklar törenlerde okumakla Ali Sengerli’yi halka sevdire bildiler. Ömrünün son yıllarına dek hocalık yapan şair çoklu şiirler yazsa da Sovyetler Birliği çökene dek kitabı basılmadı. Şair ihtiyar çağlarında şiirlerini toplayarak kendi masraflarıyla 3 kitapta bastırdı. 2006 yılda “Nurlan” yayınevinde basılan bu kitapları “Şair üreyi”, “Bu köhne(eski) dünyada taze ne var ki...”, “Uzaklarda kalan dünyam” adlandırmıştır. Şairin her biri 300 sahifeden fazla olan üç kitabı da basın için hazırdır.
Şair Ali Sengerli 2009 yılın Nisanın 23’de hakka kovuşmuş ve doğduğu köyde defnedilmiştir.
Ali Sengerli’nin “Bağçasaray” şiirini okuduğum günden içimde bir ağrı vardı. İyice biliyordum ki, Sovyetler Birliği döneminde onu gereğince değerlendirmek imkânsızdır. Sovyetler Birliğinin çöküşünden 20 yıla yakın ötse de hala da Ali Sengerli gereğince Türk gençliğine tanıtılmıyor.
15.07.1240 yılda Neva nehri boyundaki savaşta İsveç ordusunu yendigine göre Nevski lakapi almış Rus komutanı
Korkunç takma adı-lakabıyla tanınan, 1530-84 yıllarda yaşamış, 1552’de Kazan, 1556’da Haştarhan xanlığını işğal itmiş Rus çarı IV İvan Vasileviç nazarda dutuluyor.
1672-1725 yıllarda yaşamış Rus çarı-hükümdarı. Prut kıyısında Osmanlı komutanı Baltaçıoğlunun çembere saldığı şu kişi Doğuda daha çok Deli Petro gibi tanınıyor.
Son Rus çarı ikinci Nikolay(1868-1918). 1917’de hükümetden istefa verdikden sonra hakimiyete gelen Bolşevikler onu 1918 yılında ailesile birlikde kurşuna dizmiştir.
Sovyetler döneminde Ruslar büyük kardeş esarette olan halklar-Türkler, Gürcüler, Ukrainler, Estonlar vb. küçük kardeş diye tanıtılması çabasına işarettir.
Kazakıstanın kırlarında Rusyanın çoksayda ceza evleri kurmasına içaretdir.
|