Ali Şamil Hüseyin oğlu
Azerbaycan Milli İlimler Akademisi Folklor Enstitüsü Bakı-Azerbaycan.
MAHMUD ZAMAHŞARİ VE AZERBAYCAN’IN İLMİ, EDEBİ MUHİTİ
Özet: Kuvvetli devletin yaranması ekonominin de, ilmin de, edebiyatın da, kültürün de gelişmesine sebep olur. Orta çağın kudretli imparatorluğu olan-Büyük Selçuk İmparatorluğu zamanı hale bizleri Türkmenistan ve Azerbaycan diye ayırtmamıştılar. Dili bir, dini bir halk aynı devletin içinde, aynı kültürün taşıyıcısı kimi yaşanırdı. Şu kudretli devlet Mahmud Zamanşari(1075-1144) gibi büyük ilim insanını yetirmiştir. Onun eserleri az zamanda Selçuk İmparatorluğunun her bölgesine yayılmıştır.
Mahmud Zamanşari zamanında şimdiki Azerbaycan'da da ilim, senet, edebiyat hızlı gelişmiştir. Kaynaklar tekçe Bedre şehrinde Mekki ibn Ahmed el-Berdei, Seid ibn el-Uru el-Ezdi, Ebdülezüz ibn el-Hasan el-Berdei kimi büyük alimler yetişmişti. Ünlü İslam coğrafyacısı Yakut Hemevi Mekki ibn Ahmed el-Berdei’den söz açarken yazır: “ o kadar çok kitap hazırlamıştır ki, hatta akla getirmek olmaz. Mahmud Zamanşarinin çağdaşı Tebrizlili Hatibin, Ebu Zekeriye Yahya ibn Ali ve Ebu Mensur ibn Ahmed, Hoylu Ebu Miaz Abdan, Şamahılı Ebu Bekir Mehemmed Şirvani, Fazil Ferideddin Şirvani ve başka alimlerin eserleri imparatorluğun sınırlarından dışta da okunurdu.
Azerbaycan’ın ünlü şairlerinden Hatip Tebrizli, Gatran Tebrizli, Pir Nüseyn Şirvani, Hakani Şirvani, Feleki Şirvani, Ebul Ula Gencevi, Mesheti Gencevi, Nizami Gencevi, Mücireddin Beylegani, Mahmud Zamanşari ve b. bir-birinin yaratıcılığıyla yakından tanış olmuşlar ve faydalanmışlar.
Karşılıklı alaka dünya kültürüne değerli eserler vermiştir.
Anahtar kelimeler: Mahmud Zamanşari, Selçukiler döneminde Azerbaycan'da ilim, sanat, kültür, karşılıklı etkilenme.
Giriş
İslam dininin meydana çıkmasıyla dünyada bir titreyiş baş verdi. Zamanın kudretli devletleri, bin illik geleneği olan din ve inançlar yeni ideologiyanın karşısında duruş getire bilmediler. Ümmetçilik bütün insanları beraberleştirdi. Yeni din insanlara vicdan azaldığı, beraberlik, özgürlük getirdi. Toplumda kadınların, çocukların rolü arttı.
Büyük Sasanı İmperyası çöğdü. İslam askerleri Bizans’ın başkentinin kapılarına’dek gedip çattılar. Her yerde galip olan İslam doyuşçuları Türkleri savaşta mağlup ede bilmediler.
Bizans tarihçisi Mihael Kmoska bunu böyle tasvir edip: “Muhteşem hücumlarına bütün İran dağlarının ve o devrin iki büyük devletinin bütün harbi güçlerinin mukavemet göstere bilmediği Arapların Kafkas kapılarında durdurulması ve Kafkas kesitlerinin büyük bir devlet tarafından değil, sadece göçeri Hazarlar tarafından müdafie edilmesine bakmayarak irelilemeye muvaffak ola bilmemesi hayrat doğurur”.(Gazanfaroğlu,2005:80).
Avrupa’nın ünlü şarkiyatçısı Leon Cahun “Türk tarihi” eserinde şunu böyle tamamlayıp: “Hakikat budur ki, Araplar silahla Türklerin ötesinden gele bilmemişler… Eğer Araplar daha usta olmasaydılar, küvet ve kudretçe Türkler üstün geleydi. Amma nihayet, o siyasetçi belagat ustaları, düşmana zarba indirmekte mahir oldukları halda, söz söylemekte bir az naşı olan er meydanlarının eski kuldurlarına karşı galebe kazanmadan galip oldular”. (Gazanfaroğlu,2005:80).
1.1 İslam medeniyetinin yükselişinde Türklerin rolü
Tarih için az zaman kesiminde İslam dini Çından İspanya yedek büyük bir alanı kapsadı. Malisef halifeler ve onların yöneldikleri komutanlar, valiler hamişe İslami değerler sadık kalmadılar. Ele buna göre de hilafet dahilinde ayaklanmalar baş kaldırdı. Bundan yararlanan haçlılar Doğuya doğru hücuma başladılar. Böyle zor durumdan İslam dünyasını Türk doyuşçuları korudu. Çünkü Türkler inanç yakınlığına göre İlamı kabul etmiştiler. Araştırıcıların kanatınca Oğuz-Türk etnosu-uruğu İlamı kabul etmekle din deyişse de, iman ve itikat değişmediler.
İslam dini emlin inkişafına takan verdi. Dilinden, ırkinden asılı olmayarak büyük bir medeniyet-İslam medeniyeti formalaştı. Selçukların tarih sahnesine çıkmasıyla bu daha da güçlendi. Saparmurad Türkmenbaşı “Ruhname” eserinde haklı olarak yazırdı: “Büyük Selçuk devleti, Oğuz kültürüyle birlikte İslam’a büyük önem vermiş, böylece sınırlarını İstanbul-Çin arası büyüklüğünde genişlendirmiştir. Hatta İslam aleminin muhafızlığını yaparak büyük devlet olma şerefine ulaşmıştır ”. (Türkmenbaşı, 2001:226)
Ne yazık ki, Rus tarihçiliğinin, hususin de Sovyet ideolojisinin tesiriyle Azerbaycan tarihçileri de Selçukların akınlarını yanlış tanıtmağa çalışmışlar. Onu “iktisadi esası olmayan”, “vahşi göçeri”, “inkişaf etmiş ülkeleri harabeliğe çeviren” ve b. damğalar vurmağa çalışmışlar. Kendileri de hisse etmede kültür bölmesinde ise Selçuklar zamanında emlin inkişafından, yeni mescitler, köprüler, kavran saraylar, kitaphanalar tikildiginden söz açırlar. Onda sual doğurur. Nasıl ola biler ki, iktisadiyat çöktüğü ve ziraatın dağıldığı halda yeni binalar dikilir, köprüler salınıp. Selçuk mimarlık kimi temrin tarihte dahil olup.
Sovyetler Birliyi çöktükten sonra yazılan tarih kitaplarında ise meseleye münasebet tamam başka türlidir. Azerbaycan özgürlük elde ittikten sonra yazılan ilk tarih kitabında okuyuruk: “ Sultan Toğrul beyin başçılık ittiği Selçuk koşunu XI esirin 50. yıllarının ortalarında Azerbaycan’a dahil oldu. Hala bundan önce de onlar Azerbaycan’a birkaç defe gelmiştiler. Lakin Sultan Toğrulun bu gelişi öncekilere benzemirdi. Revvadi hakimi Behsudan ve Şaddadi hakimi Şaviz siyasi hakimiyeti elde saklamak maksadıyla para ve hediyeler vermekle mukavemetsiz tabı oldular… bir sebebi harbi güçsüzlükleri idiyse, diğer sebebi Selçukları kendilerinin dili bir, soyu bir dogmaları hesap ederdiler.”(Azerbaycan, 1994:290)
Selçuklar zamanı Doğuda emlin kültürün hızla inkişaf ettiği dönemdi.
Hemen dönemde Azerbaycan'da doğulup Orta Asya’da yaşayan, İbn Sınanın sevimli şakirdi Ebilhesen Behmenyar ibn Merzban, Ebüseid Urmevi, Abdulla Urmevi, Tbuseid Tebrizli, Katran Tebrizli, Hatip Tebrizli ve.b aydınlar yetişmiştir. Onlar bugünkü Azerbaycan arazisinde doğduklarına ve ya yaşadıklarına göre Azerbaycan aydınlar saymak olmaz. Onlar İslam medeniyetine hizmet ettiklerine göre haklı olarak İslam aydınları sayılarlar.
Biz bu fikri Mahmud Zamanşariye de ait itiriz.
1.2. Gatran Tebrizli
Katran Tebrizliği adıyla meşhurlaşan Ebu Mensur 1012 yılda Tebrizli yakınlığındaki Şadiabad(Pineşalvar) köyünde doğmuştur.(Bekteli,1967:3). İlk teshilini Tebriz'de alan Ebu Mensur ilk şiirlerini de burada yazır. Şair gibi tanındıktan sonra zamanın kültür merkezlerinden olan Genceye gelir. Burada şair Süpehdar Ebülyasirin yardımıyla Aranda hakim olan Şeddadiler sarayında çalışır ve ünlü emir Ebdülhesen Leşkerinin(1034-1050) zamanında yaratıcılığının yükseliş merhalesini yaşayıp.(Azerbaycan, 1960:59) Emir Leşkeriye yazdığı gazelinde deyir:
Şöhretli emir idin ki, bizi şöhretlendirdin.
Hamişe altın mideni olduğundan, bizi altın mideni ittin.
Bele halet göndermekle başımıza taç koydun.
Bana bu besidir ki, şiirimin bir beytini sen ezberlemişsen.
Şair yalnız Leşkeriye değil onun emirlerinden olan Ebülhesara da kaside yazmıştır. Bunlar tarihi bakımdan oldukça değerli olmakla yanışı bedii değerini de günümüze dek ittirmemiştir. Onun zamanesinin iki emiri Ebilhesen Leşkeri ile Ebilfezl Ceferinin barışığına hasır ettiği mesnevi de oldukça derlidir. O yazır: “İndi iki aslan bir yere yığıldı
İndi Ayla Güneş kovuştu.
Düşmenler eriyip mahıv olacaktır
Düşmanların bedeni gem ve hasret çekecektir.(Tebrizli, 1967:19)
Katran Tebrizli Selcukların akınının canlı şahidi olmuş, eserlerinde bu akınlardan ilhamla söz açmıştır.
Burada meşhurlaşan genç şairi bir müddetten sonra onu Nahçıvana- Ebu Dülef Deyraninin sarayına davet edilir. Birkaç yıl orada yaşadıktan sonra doğulduğu şehre Tebrizli özlediğini böyle tasvir edip:
Mende doğma Tebrizli görmek arzusu oyandı.
Deysen canıma yandırıcı bir od düştü.
Şair Tebrizliden uzakta yaşayanda da daim doğma şehrini düşünmüştü. 1043’de baş vermiş Tebriz depremine-zelzelesine hasır ettiği şiir araştırıcıların hamişe dikkatinde olmüşdür.
Şair Tebriz’e dönüp Emir Vehsudan ve oğlu Mamlanın sarayında çalışır. Şair ömrünün sonuna dek orada yaşayıp. Onun şöhreti ise Azerbaycan’dan uzaklara yayılır. Nasir Hosrov Evlendi “Sefername” eserinde 1046 yılında Tebriz'de Katran Tebrizli ile görüşünü böyle tasvir ediyor: “Tebriz'de güzel şiirler deyen Katran adlı bir şairle gördüm.”
Katran Tebrizli ölen yıl dünyaya göz açmış Reşided-din Vetvat(1088-1182) şairin yaratıcılığını yüksek kıymetlendirerek onu Hekim Katran adlandırır ve yazır: ve yazıp: “Men kendi hayatımda ancak hekim Katranı esas şair gibi tanıyı ram, yerde kalanları umumiyetle ilim yok, taab-şiir sahibidirler”.
Ebuverdi Anvari 1134-1135 yıllarında Katran Tebrizlinin eserlerinin okuduktan sonra onun suretini yazıp “Divan” tertip edip. Divanı da: “ Şairlerin fasihi, fesihlerin iyisi, güzel antiklerin kamili Ebu Mensur Katran Cili Azerbaycan’ının şiirleri” adlandırıp. (Bekteli,1967:5)
Katran Tebrizlinin bahara, yaza, kışa hasır ittiği şiirler kendinden sonra gelen şairlere mektep rolünü oynamıştır. Onun tabiat şiirlerindeki epitetler zamanesinde badi tapıncı sayılırdı. Şair yazır:
Kırmızı yakut yere kitreler yağ tırtıkta,
Ağaç dalları yakut gibi kırmızı meyve yetirirdi.
Gül toprağa dost yüzü gibi gülümsedi,
Bulut ise gözüm gibi zar-zar ağladı.
Şairin yarayıcılığında kaside hususi yer tudur. Kasidelerin konusu da zamanede baş verenlerdir. Böyle ki, şair bir tarihçi gibi gördüklerini şiirle tasvir edip. Kasidelerinde zamanının 32 emiri, devlet adamı, serdarı hakkında değerli bilgi var.
Katran Tebrizliği hem de bir ansiklopedici, dil araştırıcısı, sözlük yazarı gibi tanınmıştır. Onun hazırladığı “Et-tefasir” kitabı Fars dilinin ilk sözlüklerinden biri sayılır.
Eski kaynaklarda onun “ Gövsname” ve ya “Kuş name” adlı mesnevisi de olduğu yazılır.
1088 yılında Tebrizli şehrinde ölmüştür.
Katran Tebrizlinin çağdaşlarından Anveri onun şiirlerinin suretinden toplu hazırlamış ve oraya yazdığı önsözde şair hakkında “efsehişüera”, “eblegülfüsaha”, “ekmelül büleğa” deyimlerini işletmiştir.
Muhammed Ovfi(?-1227) ise “Lübabül el-bab” eserinde yazır: “ şairler getredir, Katran ise deryadır. Başka fazilet sahipleri zerredirler, o ise Güneştir. Onun şiirleri ustalık ve sanat numunesidir. Sözleri baştan-başa sevilmelidir. Kendi de Tebriz cömertlerindendir”. (Bekteli,1967:5)
12 yüzyılın ünlü şairi Ruhi Velveleci yazır:
Divanımdaki şiirlerim ruh gibi olduğuna göredir ki,
Menim de lakabım Ruhi olmüşdür.
Kasidemin metleni Ferruxi ve maktayı Katran olsa da,
Men ise bu sahada onların üçüncüsüyüm. (Tebrizli, 1967:5)
Asad Tusi(?-1072) “Lüğatel-fors eserinin önsözünde, Emir Müizzi Nişapuri(?-1147) ve Hakanı Şirvani kendi şiirlerinde, Ebdürrehman Cami “Salman ve Ebsal” eserinde Katran Tebrizliden ihtiramla söz açmışlar.
1.3. Hatip Tebrizliği
Hatip Tebrizliği gibi tanınan Yahya Ali oğlu 1030 yılında Tebriz'de doğmuştur. İlk teshilini doğduğu şehirde alan Yahya edebiyata şiir yazmakla gelmiştir. Ünlü tezkireci İbni el-Esir Hatip Tebrizlinin divanı olduğunu yazsa da ne yazık ki, günümüze dek Arapça yazdığı birkaç şiiri gelip. Hatip Tebrizli rubailerinden birinde deyir:
Yorulan seferde çok dolaşanlar.
Usandım bir yerde tutmaktan karar.
İragda reziller döversindeyim.
Mesel var, rezilden rezil doğular.(Mahmudov,1983:45)
Yahya Ali oğlu 20 yaşında ilim öğrenmek için piyade eski Şamın Mera en-Numa şehrine yola düşüp. Orada zamanesinin ünlü bilim adamı şair-filozof Ebu-l-ela el-Meerruden dil, edebiyat, tarih, felsefe ve ilahiyat ilimlerini öğrenir. Suriye ve Mısırın bir çok şehirlerini gezen, ünlü bilim adamlarıyla tartışan Hatip Tebrizliği Bağdada gelir. Burada Selçuk emirlerinin parası ve teşebbüsüyle dikilen ve onların veziri Nizam el-mülk şerefine “Nizamiye” adlandırılan medresesinin kurulmasında(1067) yakından iştirak edip. Ömrünün sonuna’dek de medrese kitap hanesinin müdürü olmakla yanışı filologiya ilimlerinin tedrisine rehberlik etmiştir.
Arap dilinin zengin söz ihtiyatını mükemmel bilen, kendinden önceki araştırıcıların yazdıklarında haberdar olan Hatip Tebrizli Arap dilçiligi, gramer, ilimlerini zenginleştiren birkaç eser yazmıştır. Onun Kuranı-Kerimi dini-felsefi yönden açıklayan 4 ciltlik eseri yalnız zamanesinin değil, sonraki yüzyıllıkların araştırıcılarının da dikkatinde olmuştur.
Arap poetikasına hasır ettiği 3 ciltlik eseri İslam medeniyetini öğrenen Batılı araştırıcılar tarafından da yüksek kiymetlendirilmlştir. İslamakadarki Arap kövümleri-tayfaları arasındaki savaşları kendinde yaşatan, Cahiliyle dönemi denilen zamanın şairlerinin yaratıcılığını araştıran Hatip Tebrizli tarihi, mantıki, poetikanı, dilçiligi iyi bildiği anlaşılır.
Hatip Tebrizlinin yaratıcılığını araştıranlar onu aşağıdaki gibi kutuplaştırırlar:
1.Poetik eserlerin şerhleri,
2.Dilçilige ait traktatlar,
3.İlahiyata ait araştırmalar,
4.Poetika meseleleri(Mahmudov,1983:49)
“On kasidenin şerhi” Hatip Tebrizlinin ilk ilmi eserlerinden sayılır. Bu eserinde Cahiliyle döneminin ünlü şairlerinden olan İmpulgeys(500-540), Tarafe(543-569), Zuheyr(530-627), Lebid(560-661), Entere(525-615), Emr ibn Gülsüm(?-570), Haris(VI yüzyıl) ve ruhen bunlara yakın olan Eişa(VI yüzyıl), Nabiğe(535-640) ve Abidin(500-554) üç kasidesini inceleyip.
Araştırıcı 1093 yılında “Mufaddaliyyat incelemesi”, “Suad meni terk etti” kasidesinin incelemesi, “Megsurenin incelemesi” ve b.eserlerinde Arap olmayan bir kişinin Arapların dilini, folklorunu, tarihi böyle bilimsel bilmesine hayran kalmamak olmur.
“Hemase”(Kahramanlık) inceleme Hatb Tebrizlinin son eseri sayılır. Bunu 60 yaşlarında yazmış ve kendi ile ilgili hayli bilgiler vermiştir. Bu incelemeni 1828’de yayına hazırlayan Alman şarkiyatçısı önsözde Hatip Tebrizlinin incelemesini “karanlık gecedeki on dört gecelik aya, sahradaki yol gösterene” benzedir.
Ne yazık ki, bütün çağlarda olduğu gibi XI yüzyıllık de Hatb Tebrizliye kıskananlar olmuştur. Çağdaşı olan şair Emid Fayyad Hatip Tebrizliye hasır ettiği bir şiirinde yazır:
Ali oğlu Yahya’ya deyin ki,
Dedi-koduların yoktur asası.
…Sen faziletin ayna pınarısın,
fazilet damarlarında pınar tek akıp.
Sen ilimin öyle bir gövdesisin ki,
Başkaları onun ancak dalı ola biler.
Sen sonsuz bir deryasın!
Hatta zamanesinde böyle kıymetlendirilen Hatip Tebrizli 1109 yılın Ocakın 3’de Bağdat şehrinde ölmüş ve oradaki “Bab Ebrez” mezarlığında bastırılmıştır.
Sonuç
Ebilhesen Behmenyar ibn Merzban, Ebüseid Urmevi, Abdulla Urmevi, Tbuseid Tebrizlii, Katran Tebrizli, Hatip Tebrizlii ve.b Azerbaycan'da doğulsalar da, ve ya Azerbaycan'da yaşayıp yaratsalar da umumu İslam kültürüne hizmet etmişler. Onların eserlerinden Mahmud Zamanşari de yararlanmıştır. Öylece de Zamanşarinin eserlerinden Azerbaycanlı araştırıcılar yararlanmışlar.
Ebülkasım Carullah Mahmud ibn Ömer Zamanşarinin bir sıra kitapları Arap dilçiliyinin en güzel numunelerindendir. Azerbaycan aydınlarından Ebilfez Hüseyb ibn İbrahim Tiflisi(?- 1203) ve Cemaled-din Muhammed ibn Ebdülgeni Erdebili(?-1247) Zamanşarinin kitapları esasında kıymetli eserler yazmışlar. Ebilkasim Zamanşarinin “El-keşşaf en hekaik et-tenzile” eserine değerli haşiyeler ve şerhler yazmış Cemaled-din Erdebilinin yaratıcılığında “El-unmüzec”(Numuneler) kitabı meşhurdur. Bu kitap Iranda, Peterburkda ve b. yerlerde tekrar-tekrar basılmış, derslik gibi yayınlanmıştır.(Memmedov,1978:86)
Bundan aydın görürüz ki, biz aynı devletin içinde olsak da, devletler parçalandığından ayrı-ayrı devletlerin içinde yaşasak da aynı medeniyetin taşıyıcıları olmuşuz. Bu gün de böyle yık.
Kaynaklar
ASE(1979), 10 ciltte, 3 cilt, Bakı.
ASE(1987), 10 ciltte, 10 cilt, Bakı.
Azerbaycan edebiyatı tarihi.(1960) 3 ciltte, I cilt, Bakı.
Azerbaycan tarihi.(1961) 3 ciltte, I cilt, Bakı.
Azmi Mehmet. (2 004) Abbasiler dönemindi Babek isyanı, Ankara.
Bekteli G. (1967 Katran Tebrizi ve onun divanı, Bakı.
Merçil Erdoğan. (1991) Müslüman-Türk devletleri tarihi, Ankara.
Gezenferoğlu Fazil.(2005) Azerbaycan Türklerinin dini-felsefi dünya görüşü, İstanbul.
Mahmudov M.(1972) Hatip Tebrizinin hayatı ve yaratıcılığı, Bakı.
Mahmudov M.( 1982) Piyade… Tebrizliden Şama kadar, Bakı.
Sadıkova C.(1969) Katran Tebrizinin luğet, Azerbaycan EA haberleri(Edebiyat, dil ve ince senet seri yası), Bakı.
Tebrizli Katran (1967) Divan, Bakı.
Türkmenbaşı Saparmurat.(2001) Ruhname, Aşgabat
Türk Dünyası el kitabı.(1992) Coğrafiye-tarih(Birinci Cilt, İkinci baskı). Ankara.
Çap olunub: Mahmit Zamanşarı ve Azerbaycanın ılmı-edebi ümmanı. Mahmit Zamanşarı ve gündoğarın ılmı-edebi galkınışı. Halklara ılmı maslahatın gısgaça beyanı. 2007-ncı yılın Magtumgulu(may) ayının 23-25. Aşgabat-Daşauz,2007, seh.106(Türkməncə), səh. 310(İngilisce), səh.471.(Rusca)
|