Ali Şamil Hüseyin oğlu
Azerbaycan Milli İlimler Akademisi Folklor Enstitüsü
Uluslar arası İlişgiler Bölmesi
Bakı- Azerbaycan.
İSTANBUL'UN TIP PROFESÖRÜ AZERBAYCANLI
ALİ BEY HÜSEYİNZADE TURAN
İstanbul'da uzun zaman Tıp profesörü yapan Ali Bey Hüseyınzadeni daha çok ideolog gibi tanımışlar. O, 1864'de Azerbaycan Salyan kasabasında doğmuş, eğitimine Tiflis Müslüman mektebinde başlamış, 1875-1884'te ise Tiflis klasik ortaokuluna devam etmişti. Eğitimin Rus dilinde yapıldığı bu ortaokulda Yunan ve Latin dilleri, Edebiyat, tarih vb. dersler oldukça ciddî şekilde okutulurdu. O, Petersburg Tabiî İlimler Fakültesinde 1889'da tamamlamıştır.
Rusya'dan Türkiye'ye gelmiş, İstanbul’da Askerî Tıp Fakültesi’ni (1894) bitirdikten sonra 1897 yılından askerî doktor unvanıyla Osmanlı-Yunan Savaşı’na katılmış, İtalya’ya gitmiştir. 1900’de müsabaka imtihanını kazandı ve Askerî Tıbbiye Mektebi’ne cilt ve frengi hastalıkları öğretmen yardımcısı tayin edildi. Fakat bu görevinde uzun süre kalamadı; Devr-i Hamidî polisi tarafından takip edildiğine kanaat getiren Hüseyinzâde, İstanbul’u terk ederek Azerbaycan’a döndü.
Bakü’de ilk günlük Türkçe gazete olan "Hayat"ın kurucularından biri oldu. İki yıl bu gazetenin başyazarlığını ve müdürlüğünü yapmış, gazete kapandıktan sonra "Füzuyat" adlı bir dergide yine müdürlük ve başyazarlık yapmıştır. Ayrıca "Bize çağdaş ilimler lazımdır" der ve "Türkleşmek, İslâmlaşmak, Avrupalılaşmak" gerektiğini savunur. Bütün Türkler içinde edebi dil olarak Osmanlı Türkçesinin kullanılması gerektiğini savunmuş, bunu eserleriyle uygulamaya çalışmıştır.
1912 Balkan Faciası nedenle İstanbul'da Kafkas Gönüllüleri adı altında Azerbaycanlı Türk aydınlarıdır bir teşkilat kurarlar. Ali Bey Hüseyinzade 'nin öncülük ettiği bu teşkilatın fertleri Balkan harbinde Osmanlı Üniforması giyerek kahramanca çarpışmışlardır.
Cumhuriyet döneminde Alibey Hüseynzâde Turan ömrünün sonuna dek, yanı 1940 yıldadek Tıp profesörü gibi İstanbulda çalşmış,Veba ve Mikrobu, Ansiklopedik Tıp Kitabı (Prof.Dr. Kemal Cenab Berksoy ile birlikte) yazmıştır.
Anahtar kelimeler: Alibey Hüseynzâde Turan, İstanbul'da Tıp profesörü , Azerbaycan, Türkleşmek, İslâmlaşmak, Avrupalılaşmak.
AZERBAIJANIAN ALI BEY HUSEYINZADE TURAN
PROFESSOR OF MEDICINE IN ISTANBUL
Ali Shamil Huseyn oghlu
Azerbaijan National Science Academy, Institute of Folklore
Department of International Relations
Baku-Azerbaijan
Though Ali bey Huseyinzade worked as a professor of medicine for many years in Istanbul he was mostly known as politician and ideologue. He was born in the town Salyan in Azerbaijan in 1864. Starting his education in Tbilisi Muslim school he later on continued in Tbilisi classical secondary school during 1875-1884. In that school where language instruction was Russian, Greek and Latin languages, Literature, History and other lessons were strictly taught. He finished his education in the faculty of Natural Sciences in Petersburg university in 1889.
On his coming to Turkey Ali bey Huseyinzade graduated from Military Medical Faculty in Istanbul in 1894. He joined Ottoman-Greek war as military doctor in 1897 and later on left for Italy. In 1900 having won the competition exam he was appointed as a teacher assistant on skin and syphillis diseases in Military Medical School. However Huseyinzade was not able to obtain his position for a long time; after making sure that he was being pursued by Devr-i Hamidi police, he left Istanbul for Azerbaijan.
He is one of the founders of daily newspaper “Hayat” which was in turkish. Huseyinzade was editor and director of this newspaper for two years. After the closure of the newspaper he was editor and director of the journal “Fuyuzat”.
Besides, he claimed that “We need modern sciences” and defended the idea of “Turkization, Islamization and Europeanization”. He stood for using Ottoman turkic as a literary language among all the turks and tried to put it into practice with his works.
As a result of Balcan tragedy in 1912 Azerbaijani turkic intellectuals formed an organization under the name of Caucasian Volunteers in Istanbul. Under the leadership of Ali bey Huseyinzade the members of this organization fought with Ottoman uniform in Balcan battle.
Without confining they formed solidarity communities in Baku trying to create public spirit about Balkan battle in Azerbaijan. They devoted the journal “Kardesh Komeyi” to the aggrieved of the war.
Ali bey Huseyinzade worked as professor of medicine in Istanbul for many years and wrote the books Plague and its Microbe and Encyclopaedic Medical Book (together with prof. Dr. Kemal Cenab Berksoy).
Being a professor of medicine and a politican Ali bey Huseyinzade’s activities as a publicist-writer are quite rich as well. Ali bey Huseyinzade Turan died in 1940 in Istanbul.
The paper will talk about the professor of medicine Ali bey Huseyinzade.
Giriş
Avrupa hızla geliştikçe yeni pazarlar elde etmek için müstemlekeci siyaset yürütüyordu. Onların şu yönde ireliliemesine Osmanlı devletini engel görüyorlardı. Osmanlı devletini çöktürmek için yollar arıyordular. Hızla askeri gücünü artıran Rusya da sınırlarını genişlendiriyor, Güneye doğru ireliledikce Osmanlını sıkıştırıyor, Türk halklarını esaret altına alıyordu. Türk halklarının önde gedenleri çözümü Osmanlı devletinin güçlenmesinde görürdüler. Rusya çarı I Pyotur varislerine İstanbul’u işgal etmeği, Rusya’nın başkentini Konstantinapola göçürerek dünya devletine çevirmeği vasiyet etmiştir.
Rusya esareti altındaki Türk halklarının önderleri halklarının istiklali ve Osmanlı devletinin güçlenmesi için yollar arıyordular. Onlar Osmanlı devletinin kurtuluş merkezi gibi görüyordular. Böyle aydın, önderlerden biri de Azerbaycanlı Ali bey Hüseyinzade idi.
Ali bey Hüseyinzade doktor, Tıp profesörü olsa da ondan daha çok ideolog gibi söz açılmıştır. Çileli bir ömür yaşamış Alibey Hüseyinzadenin tıp uzmanlığı Türk ideologluğunun gölgesinde kalmıştır.
1.1. Ali bey Hüseyinzadenin Rusyada yaşamının birinci dönemi
Salyan Kür nehrinin kıyısında olan bir Azerbaycan kasabasıdır. Şu kasabada 24 Şubat 1864’te Molla Hüseyin ailesinde doğmuş çocuğa Ali ismi veriliyor. Bu aileden birçok ünlü din uzmanının ismi tarihte hatırlanıyor. Onlardan ikisi Mehemmedeli Selyani(1791-1852) ve Mehemmedelinin kardeşi Ahund Ahmed Salyani (1812-1884) Kafkasyalı Müslümanların şeyhülislâmı olmuştur. Rusya hükümetin esaret altına aldığı Müslümanları yönetmek için dini yönetimler düzenlemişti. Şeyhislamlık da böyle yönetimlerden biri idi. Âlinin babası Molla Hüseyn Hüseynzade Tiflis Müslüman Medresesinde matematik öğretmeni imiş.
Ali 6 yaşında iken babası Molla Hüseyn ve annesiı Hadice hanımı kaybettiğinden annesinin babası Şeyh Ahmet Salyanî’nin himayesinde büyümüştü. Ali beyin dedesi Şeyh Ahmet Salyanî o zaman Kafkasyanın merkezi olan Tiflis şehrinde yaşadığından hükümet görevlisi olan Mirza Fethali Ahundov’la arkadaşlık ediyor, farklı konularda tartışıyorlardı. Şunlar hepsi Ali beyin gözleri karşısında baş veriyordu.
Ali bey önce babasının öğretmen olduğu okulda Arapça ve Farsça, İslami ehkamları, 1875-1884'te ise eğitimin Rus dilinde yapıldığı Tiflis klasik ortaokulunda (gimnayumunda) Yunan ve Latin dilleri, Edebiyat, tarih vb. dersler oldukça ciddî şekilde okutulurdu. 1884'te Rusya'nın başkenti Petersburg'a giden Ali bey Hüseynzâde zorluk çekmeden Petersburg Üniversitesi’nde Fizik-Matematik Fakültesi’ne kaydoldu. Aynı zamanda serbest bir dinleyici olarak, Petersburg Üniversitesinin Şark Dilleri Fakültesinin faaliyetlerine de devam etti. Şarkiyatçıların ilmî usulleri ile doğu mütefekkir ve yazarlarını tanıdı, onların eserlerini değerlendirdi.
Burada zamanın ünlü ilim insanları - Mendeleyev, Bagner, Menşutkin, Jukovski vb. ders alan Ali bey Hüseynzâde imperiyanın paytaxtında giden ictimai-siyasi süreçlerle de yakından tanış oluyor. Onun Üniversitede okuduğu yıllarda Rusya’nı "Halkçılar" harekatı bürümüştü. Çarı devirerek Cumhuriyet kurmak isteyen gençler terörden böyle çekinmiyordular. Dünyada Lenin gibi tanınan Vladimir Ulyanovun ağabeyi Aleksandrın(Ruslar şu adı kısaca olarak Saşa çağırıyorlar-A.Ş.) Rusya çarı III Aleksandra terörü Ali bey Hüseynzade gazeteciye böyle anlatmıştır: «1887 yılda, ben Peterburgda talebe olduğum zaman tebiyyatçı arkadaşlarımdan biri III Aleksandrın da güneşin önünden kendi çekilmeyeceğini görüp, onu silahla dışlamak kararına gelmişti ki, sui-kasti Leninin büyük kardeşi Saşa Ulyanov hazırladı. Ertesi gün Kazanski Sobor yakınlığındaki Kazanski caddesindeki 23 şumereli evinde olan derneğimizde aktarış aparıldı ve arkadaşlarımızdan Şuşalı teknolog Aslan bey Aslanovu göz altına alıp Petrapavlov ceza evine apardılar».
Ali beye Üniversitede çalışmayı ve araştırmalar aparmayı teklif itseler de o da Halkçılarla ilişkisi olan ve bir sıra devrikçi örgenciler gibi Sankt-Peterburgdan uzaklaşmak mecburiyetinde kalıyor.
1.2. Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriyye’nin öğrencisi Ali bey Hüseyinzade
Ali bey Hüseyinzade 1889 tarihinde İstanbul’a gelerek Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriyye’ye kaydolmuştur. Yusuf Akçura onun sözkonusu mektebe gelişini "Türk Yurdu" dergisinde şöyle anlatıyordu: "Alibey'in gelişi... oraya taze ve hoşkokulu bir Avropa medeni havasının esmesi gibi oldu... Talebesinin çoğu Ana-dolu ve Rumeli'nin uzak ve karanlık vilayetlerinden toplanmış bu mektebde Ali Bey bir Kuzey güneşi gibi parladı... Yunan ve Latin Edebiyatına âşinâ olduktan başka Alman, Rus, İngiliz Edebiyatlarını hayli okumuş ve Doğu Edebiyatına müsteşrikler bakış açısından vukuf peyda eylemiş biliniyordu; üstesine ressamdı ve keman çalıyordu. Arkadaşlarının hemen hepsi devr-i kadim ediblerinin isim ve resimlerini küçük Larousse'den biliyorlardı. Rus düşünce ve Edebiyatına da vu-kufu da ancak Fransız gramer ve lügatlerinden hecelenen parçalara münbesir kalmış idi. Ali Bey İstanbul Mekteb-i Tıbbiyyesine Batı düşüncesini, Batı Edebiyatını, Batı ürfan ve medeniyetini, hasili Bat'yı tanıtmakta profesörlerinden çok hizmet etti. Arkadaşlarından Doktor Abdullah Cevdet Bey, Ali Bey'in Mekteb-i Tıbbiyyedeki te'sirlerini şöyle hekaye ediyor: Ali Bey sessiz, mütefekkir haliyle, esrarengiz yalnızlığı ile üzerimizde bir peygamber tesiri icra ediyordu. Evet, o bir Resûl'ül- Hak idi" (AKÇURA YUSUF, 1981:161).
1.3. Doktor Ali bey Hüseyinzade İtalyada ve Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriyye cilt ve frengi hastalıkları öğretmen yardımcılığı
Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriyye mezun olduktan kısa bir süre sonra, 1897 yılından askerî doktor unvanıyla Osmanlı – Yunan Savaşı’na tabip yüzbaşı olarak katılmak suretiyle, Türk askerlerine hizmet etmiştir. Sonra ise İtalya’ya gitmiştir. (GARİPLİ M., 2003: 16.)
Osmanli Devleti’nin son dönemlerinde askerî alanlardaki kötü gidişi durdurmak maksadı ile ortaya atılan fikir akımları –Batıcılık, Osmanlıcılık, Adem-i Merkeziyetçilik ve İslâmcılık- ne yazık ki devletin kötü gidişini önleyememiştir. Ancak, her akım devletten önemli bir parçayı da koparmaktan geri kalmamıştır. Her fikir akımına birileri sahip çıkarken Türk hep ihmal ve ezilmişlik psikolojisinin içine atılmıştır. İşte bu şartlar dahilinde, Türkiye’de Türkçülük akımı ortaya çıkmıştır.Türkçülük akımının öncülerinden, İttihat ve Terakki Partisi’nin merkez komite üyelerinden, gazeteci-yazar ve hekim olan Hüseyinzade Alibey de, Türkçülük idealinin bir devlet felsefesi olmasında etkili olanlardan biridir.
Savaştan sonar, 1900’de girdiği müsabaka imtihanını kazandı ve Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriyye cilt ve frengi hastalıkları öğretmen yardımcısı tayin edildi. Ali bey Hüseyinzade ders kitaplarının yetmezliğini, halkın bulaşıcı hastalıklar hakkında bilgisinin azlığını aradan kaldırmak için Veba ve mikrobu kitabını yazarak Hicri 1318’de(Miladi 1900) İstanbul’dakı Feridiye Matbaası bastırıyor. 191 sahifelik bu kitab zamanında çok önemli olmuştur.
Ali Haydar Bayat Ali bey Hüseyinzadenin haman kitabı hakkında yazır: “Neter’den Mehmet Fef’i ile birlikde çevirmiştir. Hindistan’dakı Kolera hastalığını tetkik için Askeri tibbiyece seçildiği sırada hazırlanmış bir eserdir. Ail Bey, yukarıda da belirttigimiz gibi Yıldız Sarayı’nın hakkında düşüncelerden dolayı Hindistana gönderilmemiştir. (BAYAT A.HAYDAR., 1998:43)
Fakat bu görevinde uzun süre kalamadı; yabancı uyruklu olması dolayısı ile Devr-i Hamidî polisi tarafından takip edildiğine kanaat getiren Hüseyinzâde, İstanbul’u terk ederek memleketi Azerbaycan’a dönmek zorunda kalmıştır. (AKÇURA Y., 2001:143.)
2. Ali bey ikiminci dönem Azerbaycanda
1903 yılda Azerbaycan’a dönen Ali bey bir yıl sonra 1904’te, Yusuf Akçura’nın Türkler için Osmanlıcılık, Turancılık ve İslâmcılık ideolojilerinden hangisinin doğru olduğunu Kahire’de yayınlanan Türk Gazetesi’nin 24-34. Sayıları arasında Kısm-ı Edebî köşesindeki yazılarına, gazetenin 56. sayısında (24 Kasım 1904) Bakü’den A. Turanî imzası ve “Mektub-I Mahsus” başlığıyla bu konudaki düşüncelerini açıklamıştır. Ali Bey bu yazısında gazetenin eski sayılarında Tatar olarak ayrı bir ırk olarak gösterilen Kazanlılar, Kırımlılar, Orenburglular’ın v.s.nin Türk oğlu Türk olduklarını, dünyanın çeşitli yerlerinde yaşayan Türklerin aynı İslâmî inanç altında, mezhep duygusunun üstünde, aynı ırkın mensupları olarak birbirlerini sevmeleri gerektiğini, sun’î olarak Pantürkizm ve Panizlâmizm gibi ideoloji icadına gerek olmadığını savunmuştur. Bu düşünceler dar anlamda Pantürkizm, geniş anlamda da Panturanizmin ilk savunmasıdır. (BAYAT A.HAYDAR, 1998: 31)
Azerbaycan’a dönmesinden bir müddet sonra çıkan Rus-Japon Savaşı sonucunda Japonların Ruslara karşı galip gelmesi üzerine, Rusya’da başlayan hürriyet havasından Rusya mahkûmu bütün milletler gibi, Türkler de istifade ederek, kültürel ve siyasî bazı faaliyetlerin içine girmişlerdir. Bu havadan istifade etmek isteyen Türk dünyası önderlerinin 8 Nisan 1905 tarihinde Petersburg’da Reşit İbrahim’in evinde yaptıkları istişare toplantısında yer alanlardan biri de Alibey Hüseyinzade’dir.
Alibey Hüseyinzade de 1905 yılında Hayat gazetesini yayınlamaya başlamıştır. Gazete 1906 yılında kapatılınca, bu kez de Füyuzat dergisini çıkarmaya başlamış, Bakü'deki "Seadet" adlı orta okulda öğretmenlik yapmıştır. Ancak bu dergi de 1907 Aralık ayında kapatılmış, fakat Azerbaycan’da etkisi büyük olmuş, bir Füyuzat ekolünün yerleşmesini sağlamıştır. Hüseyinzade’nin Hayat’ta kaleme aldığı yazılardan özellikle şunlar dikkat çekicidir; “Türkler Kimdir ve kimlerden ibarettir?”, “Bize Hangi ilimler lazımdır?”, Füyuzat’taki yazılarında ise, Azerbaycanlıların şuurlanmasına ve Azerbaycan millî hareketinin olgunlaşmasına yönelik meseleleri ele almıştır. Burada özellikle mezhep açısından İrancılığa ve son dönemlerde tesirli olmaya başlayan Ruslaştırmaya karşı Türklüğü, Türklüğün saflığını ve birliğini savunmuştur. (ŞIMŞIR SEBAHATTIN 73)
Ali bey gerek Rusların takibat ve baskıları gerekse Türkiye’de II. Meşrutiyetin ilânı üzerine, Hüseyinzade İttihat ve Terakki Partisi’nin faaliyetlerine katılmak üzere yeniden Türkiye’ye dönmüştür.
2.1. Yeniden Türkiyede
1909'da Bakü'den İstanbul'a göç edereg burada İttihad ve Terakki Cemiyeti'nin merkez yönetiminde görev alan Ali bey Türk Derneği, Türk Yurdu Cemiyeti ve Türk Ocakları, Türkçülük düşüncesinin lokomotifi olarak görev yapmıştır. Özellikle Yusuf Akçura’nın önderliğinde İstanbul’da kurulan, “Rusya Mahkûmu Müslüman Türk-Tatarların Hukukunu Müdafaa Komitesi (Cemiyeti)” önemli işler yapmıştır. 1914-1918 yıllarında, Birinci Dünya Savaşı zamanı Yusuf Akçura ile birlikte Turan Heyeti adlı bir kurulda da bulundu ve Orta Avrupa'da bir çok propoganda gezilerine katıldı. Çeşitli uluslararası toplantılarda Azerbaycan Türklerinin ve genellikle Türklüğün hak ve menfaatlerini savunmuşdur.
Her ne kadar Osmanlı Devleti kendi sınırları içinde gayri Türklerin çokluğu, kaybedilen topraklardaki hareketler ve batılı devletlerin baskılarından dolayı, siyaset olarak Türk birliği fikrine rağbet etmez iken, hükûmet dışındaki bazı çevreler ile Genç Türkler Türk dünyası ile ilgilenmeye başlamışlardır. 1908 sonrası kurulan Türk Derneği, Türk Yurdu Cemiyeti ve Türk Ocakları, Türkçülük düşüncesinin lokomotifi olarak görev yapmıştır.
2.2. Üniversitenin Tıp profesör Ali bey Hüseyinzade
Ali bey Hüseyinzade Üniversitede çalışırken ne fotokopi vardı, ne ses kayd eden teypler, ne de yeterince kitaplar. Öyrenciler hocalarının muhazirelerini defterlerine kayd ediyorlardı.
Ali bey Hüseyinzade yüzlerle tıp kadrosu hazırlamıştır. Yüzlerce öyernci onun konuştuklarını defterine kayd etse de ne yazık ki, günümüzde onun biri de evraklar arasında yoktur. Kendi yazdıklarının çok az kısmı günümüze uğraşmıştır. Ali bey Hüseyinzade hakkında degerli kitab bastırmış Ali Haydar Bayat yazır: “Ansiklopedik Tıp Lügati. Prof.Dr. Kemal Cenab Berksoy ile birlikte hazırladıkları bu iki cilt olarak tasarılanan eser basılmamıştır. Ailesinden bize intikal eden evrak içinde A harfiyle yazilmiş 595 madde bulunmaktadır.
Siflis(Frengi) hayatın son yıllarında yazdığı söylenen bu eser de aile evrakları içinde bulunamamıştır.(Basılmamıştır) (BAYAT A.HAYDAR, 1998: 43)
Ali bey Hüseyinzade Siflis(Frengi) kitabinda hastalığın tarihinden söz açarken yazır: “Frengi hastalığının seriri araz ve tahribatına daır en zengin ve şümüllü malumat 19 uncu asrın ikinci nısfı zarfında elde edilebildiği halde, bu hastalığın teşhis ve tedavüsüne dair en mühüm ve en naïf keşifler, ancak son zamanlarda, yani yiriminci asrın iptidasından beri yapılmış bulunuyor.
…Hunter, Ricord, Bassereau, Rollet gibi araştırıcıların eserlerini göz önüne seren Ali bey Hüseyinzade yazıyor: “Böyle ilmi mücadileleri ile bunca kıymetli hakikatların meydana çıkmasına rağmen frengiye dair seriri tetkikat henüz son sözünü söylememiş idi: Buna büyük Furniye(A.Fournier) muvaffak oldu”. (BAYAT A.HAYDAR, 1998: 373)
Fournier’den sonrakı dönemi göz önüne seren Ali bey yazır: “Fournier’den sonar ilmi mücahide daha ziyade laboratuvar sahasına intikal ediyor, bu sahada elde edilen keşifler ise, nazariyat ve faraziyatta olduğu gibi tatbikatta da, yanı frengi mücadile ve tedavisinin ameli işlerinde de mütamadi ve sevinç verici teceddütleri mucip oluyor. Otuz kırı seneden beri şahidi olduğumuz mezkur keşifler gayet mühim olmakla, bir de bunları tarih sırasile muhtasaran gözden geçirelim” (BAYAT A.HAYDAR, 1998:373-374)
Ali bey siyasetde, sosyologiyada olduğu gibi tıp’da da çok nikbin idi. O, insanların korktuğu bulaşıcı hastalık hakkında da yarır: “19 uncu asrın heman nihayetine kadar yapılan taharriyat ve yazılan eserlerde daha ziyade korkutucu bir mahiyyete iken 20 inci asrın ipdidasından beri zaman geçdikçe bu halın aksine şahit oluyoruz, yirimi otuz seneden beri yazılan eserler, yapşlan keşifler,bulunan ilaçlar ve ittiaz edilen içtimai tedbirler muzir frengi korkusunu yavaş yavaş insanların kalbınden çıkartmaktadır”( BAYAT A.HAYDAR, 1998:377)
Ali bey Hüseyinzade I. Dünya Savaşı Osmanlı Devleti için ağır sonuçlarla neticelenirken, bir başka coğrafyada, 28 Mayıs 1918 tarihinde Azerbaycan Cumhuriyeti’nin ilânı üzerine, bu kez de, Mehmet Emin Resulzade önderliğindeki hükûmete yardım için memleketine dönmüş, fakat, 28 Nisan 1920 tarihinde Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Ruslar tarafından işgali üzerine Azerbaycan’dan tekrar ayrılmak zorunda kalmıştır.
Türkiye’de tekrar Üniversitede görevine başlamış, 1926 yılında Mehmet Köpürlüzade ile birliüde Azerbaycanda düzenlenen I Türkoloji kurultaya katilmiş, kurultayı yönetenlerden olmuştur.
Siyasi nedenlerle onu suçlayarak çileli çektirmiçler. O, 1933 yılında çalıştığı üniversiteden emekliye ayrılmış ve 17 Mart 1940 tarihinde İstanbul’da, Üsküdar’daki evinde vefat etmiştir.
Sonuc
Azerbaycan’da başlayıp, İstanbul’da sona eren çileli bir ömür sonunda, Hüseyinzade Alibey ismi TURAN adı ile özdeşleşmiş ve Türançı gibi hakkında çok yazılmış, çok yonuşulmuştur. Onun Türancılığı ve Türkçülüğü Tıp profesörluğunu, yüzlerle hekim hazirlamasını kölgede koymuştur.
Kaynak
1.Akçura Yusuf, (1981).Yeni Türk Devletinin Öncüleri, Ankara.
2. Akçura Y., (2001).Türkçülüğün Tarihi, İstanbul.
3. Bayat A.Haydar, (1998) Hüseyinzâde Ali Bey, Ankara.
5. Bayramlı O., (19969. A.B. Hüseyinzâde’nin hayatı ve Türkçülük faaliyeti “Kırmızı Karanlıklar İçinde Yeşil Işıklar”, Bakû.
6. Garaşova. Sevil .XX. Yüzyil Azerbaycan fikir tarihinde Alibey Hüseyinzâde’nin yeri
7.Garayev Y., (1996).Tarih:Yakından ve Uzaktan, Bakû.
8.Garipli M., (2003).Azerbaycan Dünyası, Bakü.
9.Mirahmedov Aziz. (1984) Alibey Hüseynzâde, Fikrin Karvanı Yazıçı neşriyyatş, Bakı
10.Mirza R., (2000). Türkçülüğün Babası (Ali Bey Hüseyinzâde’nin fikir Dünyası), Bakû. 11. Ömer Faruk Süleymanoğlu Ali Bey Hüseyinzade ve Türkçülük
12. Şimşir Sebahattin.(2000). Azerbaycanlıların Türkiye’de Siyasî ve Kültürel Faaliyetleri (1920-1991), Ankara.
13.Şimşir. Sebahattin Hüseyinzade() Ali Bey (Turan) Orkun dergisi, sayı,73.
14.Veliyev Ş., (1999) “Füyuzat” Edebi Mektebi, Bakû.
Çap olundu: Geçmişden günümüze İstanbulda sağlık (2010) .(Kongre bildiri kitabı, editörler Prof.Dr.Ayşegğl Demərhan Erdemir, Prof.Dr.İbrahim Başaöaoölu, Prof.Dr.Öztan Öncel, Dr. Sezer Erer), she.74-80, Nobel yayın No1605,İstanbul |