"Molla Nesreddin" mizah dergisi..

Ali Şamil Hüseyin oğlu
Azerbaycan Milli İlimler Akademisi Folklor
Enstitüsünün uluslar arası ilişkiler bölmesi,
Bakı-Azerbaycan.

“MOLLA NESREDDİN” MİZAH DERGİSİNİN YARANMASININ NEDENLERİ VE DERGİDE LATİFELERDEN İSTİFADE

Özet

Yüz yıllarla sınırlarını genişlendiren, çevresindeki Türk devletlerini çöktürüp, halkları esarette saklayan Rusya’nın 20. yüzyılda çöküşü başladı. Esarette olan halklar kendi özgürlükleri uğrunda mücadeleye başladılar. Milletin aydınları  halkı  şu mübarezede doğru yola yönetmek için gazeteler, dergiler, kitaplar yayınladır, tiyatrolar açıyor, dernekler kuruyorlardı.

1906 yılda Kafkasya’nın merkez şehri Tiflis de  Nahçıvanlı Celil Memmedkuluzade ile Ahıskalı Ömer Faik Nemanzade  “Molla Nesreddin” adlı miza dergisinin yayınına başladılar. Derginin ilk sayının üz sayfasında Molla Nasreddinin resmi verilmiş, sonralar da tez-tez Molla Nasreddinin   resminden konuya yuğun istifade edilmiştir.  Az azmanda derginin şöhreti Kafkasya’nı açtı. Kırımdan, Tataristan’dan, Türkistan’dan, Osmanlı devletinin farklı bölgelerinden, Irandan, Mısırdan, Kelkütte’den vb. yerlerden  dergiye abone yazıldılar. Derginin az zamanda böyle ün kazanmasının bir sebebi de Doğuda Hoca Nasrettin, Molla Nasreddin adıyla bağlı latifelerin geniş yayılmasıydı. Dergi felyotonlarıyla, karikatürleriyle yanışı latifelerle de zamanenin noksanlarını gösteriyordu.

 25 yıl davam eden dergi bir edebi mektep yarata bildi. Mirze Celil, Mirze Alekber Sabir, Salmaz Mümtaz, Abdürrehim bey Hakverdiyev, Ali Nazım, Alikulu Gemgusar vb. yazarlar bu dergini çevresinde toplandılar ve edebi mektep yarattılar.  Şu mektep de “Molla Nesreddinçiler” edebi mektebi adıyla tanındı.

Dergi yayına Tiflis de başlasa da, sonradan Tebriz'de ve Bakıda yayınını davam ettirmiştir.

Anahtar kelimeler: “Molla Nesreddin” mizah dergisi, Ömer Faik Nemanzade, Celil Memmedkuluzade.

Giriş

Savaşlar insanların kanının akıtılmasına, açlığa,  sefalete, medeni mirasların dağıtılmasına sebep olsa da sonradan hemen bölgede bir yükseliş başlayıp. Buna istenilen kadar misal göstermek olar.

Bazen kültürce geride kalmış bir ülke kendinden çok-çok ıralıda olan memleketin üzerinde galebe çalsa bele ondan öğrenmek ve kendini geliştirmek zorunda kalıyor. Bunu Rusya’nın timsalinde de göre bileriz.  Harbi gücü hızla artan Rusya kültür bakımından işgal altına saldığı memleketlerden geride kalıyordu.

İslam dininin kabulü, kudretli devletler kura bilmeleri, dünyanın bir çok ülkeleriyle sık irtibatları Rusya’nın güneyinde yaşayan Türk halklarının kültürünü çok geliştirmiştir. Kölelik çoktan aradan kaldırılmıştır.

Tarih sahnesine yeni atılan genç Rusya  ise harbi gücüyle kendini ayakta tutmaya çalışıyordu. Buna göre de esas güçünü harpa yöneltiyordu. Ordusunun sayını günden-güne  artırıyor, gününün yeni silahlarıyla silahlandırıyordu. Bu da her şeyi halli  etmiyordu. Buna göre ıslahatlar da aparıyordu. 1861 yıl kölelik kanununun lağvı dediklerimize iyice numune ola biler.

19 yüzyılda Rusya Kafkasya üzerinde asan galebe  çaldı. Çünkü burada  merkezleşmiş, kudretli bir devlet yoktu. Lakin buranın idari edilmesi hiç de asan olmadı. Kölelik ne olduğunun bilmeyen bir toplumu kölelik kanunlarının hakim olduğu bir idari ile yaşatmak olmuyordu.

Kafkasya’da 30 ile yakın Rusya hükümetine karşı isyan devam etti. Rusya bu isyanı yatılarken gaip ettiği güç buranı tutarken savaşta itildiklerinden 20-30 defa çok oldu. 19 yüzyılda Rusya’da köylüleri ağaları köle gibi satıyorlardı. Hatta bu satışa gazete ilanlarında da tez-tez rast geliniyordu.

İşkal altına aldığı halkları esarette saklamak için ıslahatlar aparmak zorunda kaldı. Rusya’nın kabul etmek  zorunda kaldığı kanunlardan birisi de 1905 yılın 17 Ekiminde kabul edilmiş “Manifest” oldu. Burada söz, matbuat azatlıklarına da yer verildi. Bu “Manifest”den tekçe Ruslar yararlanmadılar. Rusya’nın esarette sakladığı halklar da ondan kendilerini geliştirmek için istifade ettiler.

Kafkasya’da yayımlanan ilk mizah dergisi “Molla Nesreddin” de bu “Manifesten”  yararlanmanın behresi gibi değerlendirilmelidir.

 

1. Azerbaycan'da “Molla Nasreddin” dergisine dek   basının durumu

 

Batı ile kıyasladıkta Doğuda basın işlerine geç başlanmıştır.  Kaynakların verdiği bilgiye göre Almanya’da ilk kitap 1445. yılda, Rusya’da 1563. basılmışsa Türkiye’de  ve Azerbaycan'da 200-300 yıl sonra başlanmıştır.

Kafkasya’da Türk dilinde ilk gazete  1832. yılında Tiflis’te yayınlanan “Tiflis axbarı” olmuştur. Bir sayı da olsa günümüze dek gelip çatmayan, bu gazete hükümetin Rus dilinde yayınlattığı “Tiflisskiye vedomosti”nin ilavesi olmuştur. Bundan sonra, yani 1845. yılda yayımlanan “Kafkasyanın bu tarafının haberi”  de  1838. yılda yayına Rus  dilinde başlayan “Zakafkazski vestnik” gazetesinin ilavesi olmuştur. Hükümetin resmi haberlerini ve kanunlarını işgal altında olan halklara bildirmek amacıyla yayınlanan gazetenin de saylarının hepsi kitap hane ve arşivlerde yoktur.

Gürcü araştırıcısı A.Z.Abramaşviliye göre gazetenin 11 sayı yayınlanmıştır. O, bunu  “Zakafkazski vestnik” gazetesinin  gürcüce 11 sayının yayınlamasıyla kıyaslayarak söyleyip. (Hüseyinov Şirmemmed, 1988:14-15)

Azerbaycan'da bütün sayları günümüze dek gelen gazete 1875-77 yıllarda Bakıda  yayımlanmış “Ekinçi” gazetesidir. Moskova’da Üniversiteni bitirip vatana dönen, farklı görevlerde çalışan Hasan bey Melikov Zardabi  milletini gerilikten, cehaletten kurtarmak için çabalar gösteriyordu. O, öğretmen işlediği zaman öğrencilerini etrafına toplayarak tiyatro temaşaları gösteriyor,    gah da gazetecilik ediyordu.

Hasan bey Zerdabinin yayınlattı “Ekinci” gazetesi Kafkasya’da Türk dilinde yayınlanan ilk milli gazete olduğundan hemen gazetenin birinci sayının yayınlandığı gün 22 Temmuz Azerbaycan'da medya günü gibi kayıt ediliyor.

“Ekinçi” kapatıldıktan sonra Azerbaycan'da Seid, Celal ve Kemal Ünsüzade kardeşleri “Zıya”(1879-84, gazete 1882.yıldan  “Ziyayi-Kafkasiye” adıyla yayımlanmıştır) gazetesini,  1883 yıldan “Keşkül” dergisini (ayda bir sayı çıkan dergi 11 sayından sonra haftalık gazete gibi 1891. yıla tek yayınlanmıştır. (Ünsüzade kardeşleri Çar Rusyasının takiplerinden yaka kurtarmak için  Osmanlı devletine sığınmış ve yayıncılık faaliyetlerini burada devam ettirmişler),(ASE, 1980:331) Mehemmed ağa Şahtaxtlı “Şarki-Rus”, Ahmet bey Ağayev ve Ali bey Hüseyinzade “Hayat” gazetelerini vb. gazeteler yayımlatmışlar.

Resmi devlet dili Rus dili olduğundan bölgede Rusca yayımlanan  gazetelerde, elaca da solcuların gizli ve yarım gizli yayımlattıkları gazetelerde Türkler ve başka Müslüman inançlı aydınlar çalışır, milli dirçelişe  sebep olan makaleler yayınlatırdılar. 1905-07 yıl ihtilali, Rus- Yapon savaşından Rusyanın yenik düşmesi ülkede durumu gerginleştiriyor, esarette olan halklar istiklaline kovuşmak için yollar arıyordular.

 

2. “Molla Nesreddin” mizah dergisinin yaranması

 

1906 yılın Nisanın 6’da Kafkasya’da Türkçe ilk mizah dergisi “Molla Nesreddin” okurculara satılıyor. Birinci sayı ile büyük halk sevgisi kazanan dergini Ömer Faik Nemanzade ile Celil Memmedguluzade çok zorluklarla yayına hazırlamıştılar. Dergiye dek her iki yazar meraklı ömür yolu geçmişti. 

1869’da Nahçıvanda anadan olan Celil Memmedguluzade oradaki okulu bitirip. Sonra Tiflis yakınlığındaki küçük Qori şehrinde hükümetin açtığı öğretmen hasırlayan lisede okuyup. 1887-97 yıllarda İrevan guberniyasının (ilinin)  köylerinde öğretmenlik yapıyor. Hemen yıllarda da öyküler, piyasalar yazmağa başlasa da onları yayımlatmıyor.

Celil Memmedguluzade gençlik yıllarını hatırlayarak böyle yazıyor: “…men muallimlikte on yıldan artık devam ede  bilmedim ve 1898’de Naxçıvandan göçüp geldin İrevan şehrine ki, gayri bir işle meşgul olum. Bir az vaat naçalnik(reis) divanhanesinde tercüman oldum ve hatta polis memuru da oldum. Ancak gördüm ki, bu menim işim değil. Buradan çıktım, kendimi verdim adliye idarelerine ve dava vekili ve avukat olmak aşkına tüştüm.”(Memmedguluzade Celil, 1967:713, 3 cilt)

1903. yılın Aralık ayında hasta eşini tedavi için Tiflise getiren Celil Memmedguluzade burada “Şarki Rus” gazetesinin sahibi ve baş yazarı, ünlü aydım ve bilim adamı Mehemmed ağa Şahtahtı ile görüşüyor. Birlikte yemek zamanı “Post kutusu” öyküsünü ona okur. Hemen günden M. Şahtahtı onu gazetede işe alır ve hikayelerini de yayınlatıyor. Az sonra  ise ona “Şarkı Rus” gazetesinin baş yazarlığı görevini yerine yetirmeği de itibar  ediyor.

Celil Memmedguluzade burada Ömer Faik Nemanzade ile tanış oluyor. 

Ömer Faik Nemanzade 1872 yılda Ahıskanın Azğur  köyünde doğulmuştur. İlk teshilini köydeki okulda almıştır. 1881 yılda İstanbul’daki amcasının yanında dini tahsil almağa gönderilmiştir.

Ömer Faik okurken medreseden kaçmış-orada okumak istememiş,  dünyevi tahsil almıştır. 1891. yılında  İstanbul Üniversitesinin Eğitim fakültesini bitirip işe başlamıştır.  Postada hükümet memuru  gibi  çalıştığı zaman gizli dernek kurmuşlar. Üye olduğu gizi dernek aşikarlaştıkta, arkadaşları göz altına alındıkta zor şartlarla kaçıp Kafkasya’ya geliyor. 1893-1904 yıla gibi Şeki’de, Şamahı’da, Gence’de çalışıyor. Tiflis’e gelerek Mehemmed ağa Şahtahtı ile tanış oluyor. Onun günlük yayınlattığı “Şarkı Rus” gazetesinde çalışmaya başlıyor.(Gurbanov Şamil, 1992) Bu Rusya Müslümanlarının yayınlattığı ilk günlük gazete idi.

Celil Memmedguluzade  ile Ömer Faik Nemanzade “Şark Rus”  gazetesinde  bir  yıla dek ççalışıyorlar. Mehemmed ağa Şahtahtlı “Şarkı Rus” gazetesini bağlayıp matbaasını satmak zorunda kaldıkta her iki arkadaş Nahçıvanlı tacir Meşedi Elesger Bağırovla birlikte ve onun parasıyla  matbaanı alıyorlar. Prof.Dr. Abbas Zamanov bu konuda yazıyor: “ 1905. yılın Yanvar(Oçak) ayında “Şarkı Rus” gazetesi neşrini dayandırıyor. Mirze Celil  ve Ömer Faik “Şarkı Rus” gazetesi matbaası asasında  neşriyat teşkil edip, ona “Geyret” matbaası adı koyurlar.(Zamanov Abbas, 1985:128)

Celil Memmedguluzade ömrünün sonlarında yazdığı “Hatiratım”da arkadaşının hizmetlerini böyle anlatıyor. “ …bu gazetenin idarisinde men öyle bir yoldaşa rast geldim ki, onun varlığı ile, onun yoldaşlığı ile “Molla Nesreddin” mecmuasını inşa ettim. Daha doğrusu, onunla beraber, onunla birlikte “Molla Nesreddin” mecmuasını bina ettim. Öyle bir mecmua ki, onun birinci sayı naşir olunan günden menim adım bir az vahtın  müddetinde neyinki tek birce Kafkasya Müslümanlarının, belke yavug Şarkta cemi Türk tayfaları içinde şöhret taptı”(Memmedguluzade Celil, 1967:659, 3 cilt)

Arkadaşlar “Geyret” matbaasını işe saldıktan sonra gazete yayınlamak fikrine düşüyorlar.  1905. yılda Celil Memmedguluzadenin adına  “Novruz” gazetesinin iznini alıyorlar. Neden Celil Memmedguluzadenin adına sorusuna Mirze Celil “Hatiratım”da böyle cevap veriyor: “…hemen müesseseleri tesis etmek icazetini o esrin hükümeti bekle ancak mene verirdi ve Ömer Faika vermezdi, bu cahattan  ki, men hükümet darülmellimini bitirmiş bir çavan idim, amma Ömer Faik Türkiye’de teshil tapmış bir çavan idi ve zan ediyorum  ki, metlep burada aşikar olunuyor”. (Memmedguluzade Celil, 1967:659 3 cilt)

Celil Memmedguluzadenin  Ömer Faikla ilgili dikkat yetirmediği bir çok nedenler de Rusya’nın jandarmalarına malum idi. Gizli dosyalardan anlaşılır ki, Rusya’nın gizli servisi Ömer Faikın Türkiye’deki faaliyetinden, Kafkasya’ya döndükten sonra milletini uyandırmak için gördüğü içlerden haberi olmuş ve onu daim izlemeye çalışmıştır. Hatta 1907 yılda “Molla Nesreddin” dergisinde yayımlanmış bir karikatüre göre Tiflis jandarmeri Celil Memmedguluzadeni değil Ömer Faik Nemanzadeni ceza evine gönderilir. 2 sonra Hükümet Meclise üye seçildiğine göze ceza evinden çıkarılıyor. Maalesef 1908 yılda yene cezalandırılarak Tiflis’ten 3 aylık sürgüne gönderiliyor.(Gasımov Celal, 2003:127)

Şu Ömer Faikın hayatında son hapisler olmuyor. Ömer Faik Nemanzadenin Hükümet Reisliği ile 1918 yılın 29 Ekiminde “Ahıska Hükümet-i Muvakkatası” kuruluyor, sonra da bu hükümet “Cenub-i Garbi Kafkas Hükümeti” yaratılmasında faal rolü oluyor.  Yakup Şevki Paşanın kumandanlığında olan  9  Ordu bölgeden çıkmak zorunda kalanda dış güçlerin desteği ile “Cenub-i Garbi Kafkas Hükümeti” dağıtılıyor, hükümet görevlilerinin çoğu gibi Ömer Faik de göz altına alınıyor.(Gökdemir A.E.1989)

Ömer Faik 6 ay Tiflis de ceza evinde kaldıktan sonra zor şartlarla oradan kurtulsa da bölgeye dönmesine izin verilmiyor. O Bakıya gelerek Azerbaycan Halk Cumhuriyetinin muhkemleşmesi için  çaba gösteriyor. 1920 yılda Ruslar Azerbaycan’ı yeniden işgal ettikten sonra yeniden Ahıskaya  dönüyor ve 1921-22 yıllarda Gürcistan Sovyet Hükümetinde İnkılap Komitesinin üyesi ve  hükümette Müslüman ilçeleri müvekkülü görevinde çalışıyor.

Haksızlıklara itiraz ettiğine, Müslümanların hakkını savunduğuna göre onu görevden alıyorlar. Ömer Faik Genceye gelmek zorunda kalıyor. 1923-25 yıllarda oradaki eğitim, sonra ziraat liselerinde müdür gibi çalışıyor. 1925 yılda onu Türkiye’nin ajanı-mühabiri gibi göz altına alsalar da Aralık ayının 14’de habisten azat etmeli olurlar.  1926 yılda Bakıda gelerek hükümet  neşriyatta editör gibi çalışıyor. 1933 yılın Martın 20’de Novruz bayramı günü onu yeniden göz altına alsalar da Mayısın 28’de azat etmeli oluyorlar.

Hasta ve koca yazar doğulduğu köye dönse de orada sakin yaşamağa koymuyorlar. 1937 yılın Haziranın 16’da  göz altına alıyor ve hemen  yılın Ekimin 19’da kurşuna düzüyorlar.

“Şarkı Rus”un kapanması, Bakıda yayına başlayan “Hayat” gazetesinin durumu arkadaşlara “Novruz” gazetesinin uğur kazanmayacağını anlatıyor. Celil Memmetguluzade “Tiflisski listok” (Tifils varakası)  gazetesinin 1905 yıl 13 Ağustos sayında böyle bir bildiri yayınlatıyor: “Teşekkür ediyorum cemi o şahıslara ki, Türkce gazete naşirine icaza almağım münasebeti ile mene tebrik  göndermiş ve kendime borç biliyorum arz edem ki, bazı sebeplere göre, meme verilmiş hukuktan el götürüp, Ağustosun 11’de bu hakkta resmi malumat taktım etmişim”. (Memmedguluzade Celil, 1967:726, 3 cilt)

Aslında Celil Memmedguluzade ve Ömer Faik zamanın nabzını iyice duttular. Mizaha halkın büyük ihtiyacı olduğunu gördüler. Bu iki bakımdan önemli idi. 1. Mizahta hükümete karşı olan yazılarda da bir gizlilik, örtük vardı, 2. Halkın gülmeye, güle-güle kendini ıslaha büyük ihtiyacı vardı.

Derginin ilk sayının çıkmasını Celil Memmedguluzade “Hatıratım”da böyle anlatıyor: “…lakin Çar hükümeti ile mübarezeni hele ikinci nöbete burakdık. Bizim birinci işimiz, birinci vazifemiz gözümüzün karşısında derin uykuda olan İslam milleti idi. Ve birinci nöbette aziz ve nadirülvücud olan Şmerling nakkaşımızdan iltimas ettik ki, bizim bahtı kara Şarkın yatmış milletlerinin gafil uykusunu kendi ustadane fırçası ile tasvir etsin. Ve İsevi tarihinin 1906. yılında Nisan ayının 7’de sahneyi-intişara koyulan birinci “Molla Nesreddin”in baş sahifesinde, şirin uykuda yatan milletlerin tasviri hemen  tasvirdir ki,  vücudu bizim için çok kıymetli olan Şmerlink nakkaşımız kendi maharetli kalemi ile onu hemen tarihte yarattı.

Burada yatanlar hemen bizim bedbaht milletimizdir, herçende  dünyada bedbaht ve lakin ahrette cennet sahibi Müslümanlardır.

Hemen hoş baht Allahın bendeleri berk yatıbdır.  Hercinde Nikolay, muharebe’den sınmış ve yorulmuş Nikolay, inkılap ihtiyatı tesiri altında muvakkati olarak cemaate azatlıklar elan ediptir, hoşbaht Müslümanlar yatıblar”.  (Memmedguluzade Celil, 1967:674, 3 cilt)

“Molla Nesreddin” dergisi de Çar Nikolay ve onun hükümetine karşı çıkıyordu. Onun hükümete karşı olan yazıları mizah dili ile  olduğundan sansardan yan keçe biliyordu.

Mirze Celil Molla Nesreddin latifelerinin ruhunu dergiye getirmiştir. Latifeleri dinleyenler gülüyorlar. Maalesef kendilerine güldüklerini düşünmüyorlar. Mirze Celil Molla Nesreddin latifelerine dinleyip ve dergini okuyup gülenleri uyandırarak yazıyordu: “ -Ey menim Müslüman kardeşlerim! Zamani ki, menden bir  gülmeli söz eşidip, başladınız gülmeye, o vade öyle güman etmeyesiniz ki, Molla Nesreddine gülüyorsunuz. Eğer bilmek  istersiniz ki, kimin üstüne gülüyorsunuz, o vaat koyunuz önünüze aynanı ve bakınız camalınıza…”

“Molla Nesreddin” dergisi ilk günden ana dilinin temizliyi  uğrunda başladığı mübarezeni sona tek devam ettirdi. Derginin “Sizi deyip gelmişim, ey menim Müslüman kardeşlerim!” hitabıyla başlayan ünlü baş makalesi böyle bitiyordu: “Sözümü tamam ettim, ancak birce üzürüm var: meni gerek bağışlayasınız, ey menim Türk kardeşlerim ki, men sizinle Türkün açık ana dili ile danışıyorum. Men onu bilirim ki, Türk dilinde danışmak ayıptır ve şahsin emlinin azlığına delalet ediyor. Amma herden bir öten günleri yad etmek lazımdır: salınız yadınıza o günü ki, ananız sizi beşikte yırğalaya-yırğalaya size Türk dilinde lay-lay deyirdi…

Herden bir ana dilinde danışmakla ötenlerdeki günleri yad etmeyin ne ayıbı var?!” (Memmedguluzade Celil, 1967:9, 2 cilt)

                       

Sonuc

 

Dikkati çeken oydu ki, dergini yayınlatan arkadaşlardan Celil Memmedguluzade mizaha daha çok önem verdiği halda, Ömer Faik halka acık hitap etmeği seviyordu.Bu da arkadaşların yollarının 1911 yıldan ayrılmasına sebep oluyor.  Mirze Celil bütün govgalara  düzerek 25 yıl “Molla Nesrettin”i Tiflis’te, Tebriz'de, Bakı’da yayımlattı. Milleti için bu kadar yanmış yazar ömrünün son yıllarını Bakı’da sıkıntılar içerisinde yaşadı. Kendi eceli ile öldü.

İsyankar bir hayat yaşayan Ömer Faik Nemanzade halkının  haklarını kalemi ile korumakla kalmadı. 1918 yılda Ahıska Türk Cumhuriyetini  kuranların önünde oldu. 1937 yılda tutuklanarak kurşuna düzüldü. Onun yüz yıl önce yazdıkları ise bu gün de aktüelliğini ittirmemiştir. Ömer Faik yazıyordu: “Besdir, bestir, ey Türk! Bir az ayıl, ayıl da tozlu-topraklarla dolan, ağırlaşan  dini akide perdesini gözlerinin üstünden kaldır! El-ayağını bir az terpet! Vücudunu, varlık ağacını saran, korlayan tıkanları, sarmaşıkları, yad ağacın yapraklarını, budaklarını kır, at kurtul! Vücuduna güneş hava deysin! Başını bir az yukarı kaldır, kendi varlığının, kendi vücudunun kıymetini bil! İndiye kadar yadlar için, özge varlıklar, özge vücutlar için kendini helak etmişsen. Barı bundan sonra da olsa, ayıl, kendine gel, kendin için çalış!” (Zamanov Abbas, 1985:128)

                               

Kaynaklar

1. Ahundov Nazim.(1959). “Molla Nesreddin” jurnalinin neşri tarihi,  “Azerneşr”, Bakı.

2.Ahundov Nazim.(1968). Azerbaycan satıra jurnalleri,  “Azerbaycan SSR EA neşryatı”, Bakı.

3.ASE(Azerbaycan Sovyet Ansiklopedisi) (1980). Bakı, IV cilt.

4.ASE(Azerbaycan Sovyet Ansiklopedisi) (1982). Bakı, VI cilt.

5.ASE(Azerbaycan Sovyet Ansiklopedisi) (1982). Bakı, VI cilt.

6.Hebibbeyli İsa.(1997). Celil Memmedguluzade muhiti ve müasirleri, “Azerneşr”, Bakı.

7.Hüseyinov Ehed.(1979). Senet yangısı, “Yazıçı” neşriyatı, Bakı.

8.Hüseyinov F.(1986).  “Molla Nesreddin” ve mollanesreddinçiler, “Yazıçı” neşriyatı, Bakı.

9.Hüseyinov Şirmemmed. (1988). Hakikat ve adalet carcısı, Azerbaycan Devlet Neşriyatı, Bakı.

10.Hüseyinov Şirmemmed. (1983). Azerbaycan Bolşevik matbuatı, I hisse, ADU neşriyatı, Bakı.

11.Gasımov Celal.(2003). Mehbus tercümeyi-halı,  “Seda” neşriyatı, Bakı.

12.Gökdemir Ahmet Ender.(1989). Cenub-i Garbi Kafkas Hükümeti, Ankara.

13.Gurbanov Şamil.(1992). Ömer Faik Nemanzade, “Genclik”, Bakı

 14.Memmedguluzade Celil. (1966) Eserleri, I cilt, Azerbaycan SSR Elmler Akademisi neşriyatı, Bakı.

15.Memmedguluzade Celil. (1967) Eserleri, II cilt, Azerbaycan SSR Elmler Akademisi neşriyatı, Bakı.

16.Memmedguluzade Celil. (1967) Eserleri, III cilt, Azerbaycan SSR Elmler Akademisi neşriyatı, Bakı.

17.Memmedli Gulam.(1984). Molla Nesreddin(salname), Bakı.

18.Memmedov Memmed. (1974) Sabir ve matbuat, “Elm” neşriyatı, Bakı.

19.Mirehmedov Aziz.(1980). Azerbaycan Molla Nesreddini, “Yazıçı” neşriyatı, Bakı.

20.Mollanesreddinçi şairler.(1986). Tertip edenleri Abbas Zamanov, Karman Aliyev, “Yazıçı” neşriyatı, Bakı.

21.Şerif Aziz.(1986). “Molla Nesreddin” nece yarandı, “Azerneşr”, Bakı.

22.Zamanov Abbas.(1985). Sabir bu gün, “Genclik” neşriyatı, Bakı.

 

 

Çap olundu: Molla Nesreddin Mizah Dergisinin Yaranmasının Nedenleri ve Degide Latifelerden istifade” 21. Yüzyılı Nasreddin Hoca ile Anlamak Uluslararsı Sempozyum Akşehir, 8-9 Mayıs 2008, Bildiriler,Atatürk Kültür Merkezi, Ankara 2009, seh. 357-367.

 

 

 

 

    

    

                                           

 
Sayğac
 
Flag Counter
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol